Sayfalar

31 Ekim 2013 Perşembe

11 YIL ÖNCE BUGÜN, “HOCALARIN HOCASI” (A)-(KUR)-(GAL) VEFAT ETMİŞTİ...

TARİHTEN BUGÜNE DÜŞEN NOTLAR:
1 KASIM 2002;

11 YIL ÖNCE BUGÜN,
TÜRKİYE’DE BİRÇOK ARKEOLOĞUN HOCASI OLAN,
BU YÜZDEN “HOCALARIN HOCASI” OLARAK ANILAN,
PHOKAI (FOÇA), PITANE (ÇANDARLI), ERYTRAI (ILDIRI),
ESKİ SMYRNA (İZMİR-BAYRAKLI) ANTİK KENTLERİNİ ORTAYA ÇIKARTMIŞ, ANADOLU UYGARLIKLARI ÜZERİNE ÇEŞİTLİ DİLLERDE SAYISIZ ESERİ YAYINLANMIŞ,
ARKEOLOG ORDİNARYUS PROFESÖR
EKREM AKURGAL
91 YAŞINDA İZMİR’DE VEFAT ETMİŞ,
30 YIL EMEK VERDİĞİ SMYRNA KAZI ALANINA GÖMÜLME İSTEĞİ YERİNE GETİRİLMEMİŞTİ.
1935 yılında babasının isteği üzerine Sümerce’de A (su), KUR (ülke), GAL (büyük) anlamlarına gelen kelimelerin yanyana gelmesinden oluşan ve bir Sümer Kralının adı olan, Türkçe’ye “Büyük su ülkesi” olarak tercüme edilebilecek “Akurgal” soyadını alan Ekrem Akurgal, Avrupa’da 7 akademiye üye ve Dünyadaki pek çok kuruluşun da şeref üyesiydi. Ekrem Akurgal ayrıca, Federal Almanya “Büyük Liyakat Nişanı Yıldızlı Rütbesi”(1979), “Goethe Madalyası” (1979), İtalyan “Commandatore Nişanı”(1987), Fransa “Legion d’Honneur Officier Rütbesi” (1990) ve Türkiye Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı “Büyük Ödülü” (1981) sahibiydi.


30 Ekim 2013 Çarşamba

98 YIL ÖNCE BUGÜN, HMS LOUIS DESTROYERİ BATIRILMIŞTI...

TARİHTEN BUGÜNE DÜŞEN NOTLAR:
31 EKİM 1915;

98 YIL ÖNCE BUGÜN,
BİR GÜN ÖNCE, GELİBOLU SUVLA KOYUNDA FIRTINAYA YAKALANARAK KARAYA OTURAN, İNGİLİZ DONANMASINA AİT LAFOREY SINIFI HMS LOUIS DESTROYERİ, YOĞUN TÜRK TOPÇU ATEŞİ ALTINDA BATIRILMIŞTI.
Orijinal adı HMS Talisman olan gemi 1913 yılında Fairfield Shipbuilding and Engineering Company tarafından Govan’da inşaa edilirken adı, İngiliz Deniz Subayı Tuğamiral Sir Thomas Louis’in (1758-1807) anısına HMS Louis olarak değiştirilmiş ve 30 Eylül 1913’de denize indirilmişti.
Bugün, HMS Louis Batığı, Suvla Koyunda her seviyeden su altı dalgıçları için keyifli bir su altı macerası yaşatmaktadır. 14 metre derinlikteki batığın buhar kazanları, ve boruları günümüze kadar dayanmış ve birçok su altı canlısına ev sahipliği yapmaktadır.


Fotoğraf Teğmen E. Brooks tarafından çekilmiş ve “The Anzac Book” kitabında 1916 yılında yayınlanmıştı.


























http://www.youtube.com/watch?v=WikaURl5RRA


29 Ekim 2013 Salı

TARİHTEN BUGÜNE DÜŞEN NOTLAR: 30 EKİM 1961;

52 YIL ÖNCE BUGÜN,
SOVYETLER BİRLİĞİ, 1945 YILINDA AMERİKA’LILARIN HİROŞİMA’YA VE NAGAZAKİ’YE ATTIKLARI HİDROJEN BOMBALARININ YAKLAŞIK 1400 KATI BÜYÜKLÜĞÜNDE (57 MEGATON TNT’YE EŞDEĞER) “TSAR BOM” (ÇAR BOMBASI) ADINI VERDİKLERİ DÜNYANIN EN BÜYÜK HİDROJEN BOMBASINI SOVYETLER BİRLİĞİNİN KUZEYİNDE NOVAYA ZEMLYA TAKIMADALARI ÜZERİNDE SUKHOY NOS ADASI’NDA PATLATMIŞLARDI.

Bomba patlatıldıktan sonra oluşan mantar bulutu 160 kilometre uzaktan dahi görülebilmiş, mantar yerden 56 kilometre yüksekliğe kadar bir taç yapmıştı.

Bu nükleer denemenin, Sovyetler Birliği Komünist Partisi Genel Sekreteri Nikita Kruşçev’in, 1960 yılı Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda sarfettiği “Kuz’kina Mat”a (Kuzka’nın anası) deyimine bağlayanlar da olmuştu.
Zira Kruşçev’in sarfettiği bu iki kelime bir Rus deyişiydi ve birilerine göz dağı vermek ya da ders vermek, cezalandırmak anlamına gelerek, “Size göstereceğiz, ayağınızı denk atın” demekti.
O yıllarda ABD ile Sovyetler arasında süren Soğuk Savaş ve Nükleer Silahlanma yarışı göz önüne alındığında bu varsayım çok da isabetsiz sayılamaz.

Bu denemenin ardından Birleşmiş Milletler, hem ABD’yi hem de Sovyetleri gezegenemizi riske sokabilecek bu silahlanma yarışına son verilmesi çağrısını yapmıştı.   

Kadıköy, Yeldeğirmeni’nde ilk Türk Apartmanı; Celal Muhtar Apartmanı



Kadıköyü’nde resmi adı Rasimpaşa Mahallesi olan, ancak 15. ve 16. yüzyıllarda bahçeli köşklerin varolduğu yerleşim alanında, 1774-1789 yılları arasında, I. Abdülhamit tarafından un ihtiyacını karşılamak amacıyla 4 adet yeldeğirmeni yaptırılınca semtin adı Yeldeğirmeni olarak anılmaya başlar.
Yeldeğirmeni'nde 1800 yılların ikinci yarısında yerleşim hızlanmış, 19. yüzyılın son yirmi yılında önemli bir gelişmeler boy göstermiştir. 1873 yılında Kuzguncuk'taki 591 binanın tamamen kül olduğu yangından sonra Kuzguncukta yaşayan Museviler, Yeldeğirmeni'ne gelmiş ve 1899'da burada havralarını kurmuşlardı.
Uzun Hafız sokak 52 numarada yer alan ve İzzettin sokağa kadar devam eden parselde yer alan Sinagoga iki sokağı birbirine bağlayan bir yaya geçidinden giriş yapılmaktadır.

Rumların da rağbet ettikleri bir yerleşme olan Yeldeğirmeninde 1898'de Ayios Yeorgios Rum Ortadoks kilisesi de açılmıştı.
Yeldeğirmeni Karakolhane Caddesi No:58

Aynı yıl Haydarpaşa Garı ile diğer liman tesisleri ve demiryolu inşaatının başlamasıyla da işletmede çalışan Almanlar da Yeldeğirmeni'nde inşaa edilen yeni apartmanlara (Valpreda Apartmanı vb.) yerleşmişlerdi.



Hatta ilkokullarını (günümüzde Osmangazi İlkokulu) bile
inşaa etmişlerdi.


Alman Okulu’nun inşaa edildiği yıllardaki görüntüsü
(Çatıyı gizleyen güzelim çatı parapet duvarı günümüzde ne yazık ki yok)




İskele sokak 40 numarada yer alan, 1902-1914 yılları arasında Alman Mühendislerin kendi çocukları için yaptırdıkları bu okul,  1918 işgal İstanbul’unda Osmanlı-İngiliz Okulu, 1935 yılında da ilk Türk Koleji olmuştu. 1940 yılında 11. İlkokul adını alan okul 1950 yılından beri Osmangazi İlkokulu olarak faaliyetini sürdürmektedir.


Yeldeğirmeni, İstanbul'da ilk apartmanların yapıldığı yerlerden biri olarak da önemlidir.
Mütareke ve Cumhuriyet'in ilk yıllarının tanınmış simalarından Doktor Celal Muhtar'ın Taşlı Bayır ve İskele sokaklarının kesiştiği köşede yer alan Taşlı Bayır sokak No:16 daki 6 katlı apartmanı da o yıllarda yapılmıştır ve semtin tek Türk apartmanıdır.
1936 tarihli J. Pervitich haritasında Celal Muhtar Apartmanı




Doktor Celalettin Muhtar Özden, 1865 yılında İstanbul’da doğmuştur ve Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane baş katibi ve aynı zamanda Harbiye Mektebi Edebiyat muallimi Mehmet Muhtar Efendi’nin oğlu, Mustafa Kemal Atatürk’ün Doktorlarından Profesör Dr. Akil Muhtar Özden*in ağabeyidir.


Celalettin Muhtar Özden, Galatasaray Sultanisini (1875-1881) bitirmiş, Mekteb-i Tıbbiye-i Askeriye’de (1881-87) okuyarak yüzbaşı rütbesiyle mezun olmuş, 1887-89 yılları arasında İstanbul Kuduz Müessesesinde görev almıştı. 1889 yılında ihtisas yapması için Fransa’ya gönderilmiş, Paris’te St. Louis Hastanesinde cildiye ihtisası yapmış, College de Fnace ve Pasteur Enstitüsü’nde histoloji, patolojik anatomi ve mikrobiyoloji kurslarına katılmış, Pasteur Laboratuvarlarında yaptığı deri hastalıkları ve frengi konusundaki araştırma, buluş ve çalışmaları dikkat çekmiş, 1892’de Fransız Dermatoloji ve Sifilografi Cemiyeti onur üyeliğine seçilmişti.

İstanbul’a dönerek 1892-1924 yılları boyunca Mekteb-i Tıbbiye’de Cildiye hocalığı yapmıştı. 1903 yılında açılan Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane**nin ilk kuruluşunda yer alan dört klinikten biri olan Cildiye ve Efrenciye Kliniğinin kurucusu da oydu. Padişah II. Abdülhamid’in saray hekimliğini de yapan Celalettin Muhtar Özden, İkinci Meşrutiyetten sonra 1911’de Hilâl-i Ahmer (Kızılay) Genel Merkez üyeliğini sürdürmüş, 1913-25 yılları arasında da Kızılay’ın Umumi Müfettişi olmuştu. 1918’de İaşe Nazırlığına getirilen Celalettin Muhtar Özden, Balkan harbi sırasında büyük göç dalgasının yarattığı ihtiyaçların karşılanmasında ve Kurtuluş Savaşı boyunca Anadolu’ya gönderilen yardımların düzenlenmesi gibi önemli bir görevi de üstlenmişti. Çalışmalarını fahri olarak yürütüp, maaşını hayır işlerine bıraktığı gibi yeni yaptırmış olduğu evini de (ki bu ev Yeldeğirmeni’ndeki apartmanı olabilir) göçmenlerin hizmetine tahsis etmişti.

Dr. Celalettin Muhtar Özden, hekimliğiyle de dünya tarihine geçmişti. Celalettin Muhtar, Tinea pedis et mannum*** olarak bilinen mantar enfeksiyonunu, tricophysis adı ile tanımlayan, etkenini, seyrini, ayırıcı tanı ve tedavisini bildiren kişiydi. 1890 yılında, bu lezyonların tricophyton türü mantarlar tarafından oluşturulduğunu gösterdiğinde, ayak tabanı ile el ve ayak parmakları arasında görülen bu rahatsızlık henüz tanınmıyor ve egzema, frengi veya dizidroz gibi tanılar ile ele alınıyordu. Celalettin Muhtar 1892 yılında yayınladığı bir makale ile buluşunu tanıtmış ve Dünya literatüründe yerini almıştı. Bu buluşu sayesinde I. Dünya savaşı sırasında Alman ve Fransız ordularında askerler arasında pek yaygın olan bu mantar enfeksiyonu tedavi edilebilmiş ve askerlerin uzun süreler hastanede yatmaları önlenmişti. 

 1937’de görme yeteneğini tümüyle yitiren Dr. Celalettin Muhtar Özden bilimsel çalışmalarına devam etmiş, 26 Ekim 1947’de 82 yaşında İstanbul’da vefat etmişti.



*Prof. Dr. Akil Muhtar Özden: (1877-1946)

İstanbul Askeri Tıbbiye, Paris ve Cenevre Tıp Fakülteleri mezunudur. Tıp Fakültesi Hıfzıssıhha Muallimliği, Askerî Tıbbiye Farmakodinami Fenni Tedavi ve Tedavi Seririyatı Müderrisliği, İstanbul Üniversitesi Farmakodinami ve Tedavi Kliniği Ordinaryüs Profesörlüğü, Kızılay Cemiyeti Umumi Merkez 2. Reisliği, Milletlerarası Kızıl Haç Konferansı Delegeliği, Yazarlık, TBMM VIII. Dönem İstanbul Milletvekilliği yapmıştır.


Mustafa Kemal Atatürk’ün doktorlarından biri olan Akil Muhtar Özden, 10 Kasım 1938 günü Atatürk’ün son dakikalarında yanında bulunan tıbbi heyetin içerisinde de yer almış, vefatın ertesinde düzenlenen raporu imzalayan 10 Tıp mensubundan biri olmuştur.



Akil Muhtar Özden, ölümünden sonra, 1982 yılında son 60 yılın en değerli 5 doktorundan biri olarak ödüle layık görülmüştür.


** Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane: Ülkemizin bu ilk modern tıp okulu, daha sonra Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane ismini almış ve İstanbul’un çeşitli yerlerinde hizmet vermiştir. Bugün Marmara Üniversitesi Haydarpaşa Kampüsü olarak hizmet veren ve görkemli mimarisi ile dikkat çeken yapı da, Sultan II. Abdülhamit döneminde 1894 yılında inşasına başlanmış ve Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane ismi altında tıp fakültesi olarak inşa edilmiştir. Bina 1903 yılında eğitime açılarak eğitime başlanmıştır.

***Tinea pedis et mannum: Tek başına ortaya çıkabileceği gibi daha çok tinea pedis ile birlikte görülmektedir ve bu durum “tinea pedis et manum” ya da “Celal Muhtar Hastalığı” olarak isimlendirilmektedir. Zaman zaman çok kaşıntılı bir tablo ortaya çıkabilse de hastalar genellikle subjektif bir fizik yakınmadan çok kozmetik nedenlerle başvurmaktadırlar.