Sayfalar

10 Mart 2013 Pazar

Sultan Abdülaziz’in Avrupa Seyahati ve Kadıköy’ün “Tokuşan Boğa”sı I




1867 Paris Evrensel Sergisi, Abdülaziz ve
Kadıköy’ün
“Tokuşan Boğa” Heykeli - I -



Osmanlı Sultanı Abdülaziz Han Hazretlerini Paris’te görmek ve ağırlamakla büyük şeref duyacağımızı...Temmuz 1867 başlarında açılacak
“Exposition Universelle” Büyük Paris Fuarını teşriflerinizi...
Bu hususta vaki emir ve arzularının İstanbul sefarethanesine ulaştırılmasını...
Yüksek takdirlerinize, daimi saygılarımızla arz ederiz...


Muharrem ayının 17.nci günüydü,
Fransa’nın Dersaadet Sefiri Kont M. Bourrée, elindeki davetiye ile Dolmabahçe Sarayı’nın O, billur küpeşteleri her adımda şıngırdıyarak inceden bir melodi tutturan merdivenlerini çıkarken, attığı her adımda heyecanının yarattığı fazladan titreşimlerle billur küpeştelere adeta
Callisto Guatelli Paşa’nın Aziziye Marşı’nı çaldırarak varmıştı, ikinci kattaki Mabeyn-i Hümayun (Selamlık) bölümünün elçilere ayrılmış olan Salonu’na. Boğaz’a nazır bu Kırmızı Odada, ağır kırmızı perdelerin yarattığı boğucu, karanlık ve gergin ortamda sunmuştu, Fransa’nın Dersaadet Sefiri Kont M. Bourrée, Fransa İmparatoru III.Napoleon’un Milletlerarası Paris Sanayi Sergisi’nin açılışı münasebetiyle Sultan Abdülaziz’i Fransa’ya davet eden mektubunu Başmabeynci Cemil Bey’e…





Çok heyecanlanmış, sesi titreyerek,
“Sultan hazretlerini bütün Paris ve bütün Fransa, samimi bir heyecanla beklemektedir” diyebilmişti...
Dolmabahçe Sarayı, Mabeyn-i Hümayun (Selamlık) - Kırmızı Oda

“Efendimize arz ederiz”
diye cevaplamıştı onu Başmabeyinci Cemil Bey, kısa, kesin ve mağrur bir yüz ifadesiyle…

Dolmabahçe Sarayı, Mabeyn-i Hümayun (Selamlık) - Sefirler Salonu


Bu sırada, dışarıda Sefirler Salonu’nda, İngiltere’nin Dersaadet Sefiri Sir Henry Elliot da sırasının gelmesini bekliyordu, Zat-ı Şahane’nin Kraliçe Victoria tarafından Londra’ya davet olunduğunu arz ve tebliğ etmek ve kraliçenin mektubunu Başmabeynci Cemil Bey’e takdim etmek üzere...



Bir Osmanlı İmparatoru olarak Garb’e ordusunun başında olmaksızın ve sadece seyahat ve ikili ilişkiler kurmak üzere, barış içerisinde gitmek ilk ve son kez Osmanlı’nın 32. hükümdarı Sultan Abdülaziz’e nasib olacaktı...
Her ne kadar, o sırada Abdülaziz ile birlikte Garb Seyahatine katılmış olan Veliahd Şehzade Murat Efendi ve Şehzade Hamid Efendiler de daha sonra Padişah olmuşlarsa da o sırada henüz 27 ve 25 yaşlarını sürmekte olan birer Osmanlı şehzadesiydiler.


Sıcak ve güneşli bir gündü, Ortaköy Camii’nde kılınan Cuma namazından sonra ikindi vaktinde Dolmabahçe rıhtımından Anadolu ve Rumeli hisarlarından atılan 41 pare top atışı ile Sultaniye Yatı’na binmiş ve saatler öncesinden Boğaz kıyılarında toplaşan tebaasını selamlayarak başlamıştı 46 gün sürecek Garb Yolculuğuna,
Osmanlı İmparatorluğu’nun görgülü, kültürlü ve entellektüel padişahı Abdülaziz,
takvimler 21 Haziran 1867’yi gösteriyordu…

Bu Avrupa Seyahatinde Sultan Abdülaziz’e Paris Sefareti’ne de bildirilen 56 kişi eşlik edecekti. Heyette Zat-ı şahane Sultan Abdülaziz’in yanısıra, Abdülaziz’in o sırada 10 yaşında olan oğlu Şehzade Yusuf İzzettin Efendi, Sultanın veliahd yeğeni Şehzade Murat Efendi, yeğeni Şehzade Hamid Efendi, Başmabeynci Cemil Bey, Başkatip Emin Bey, İkinci İmam Akşehirli Hoca Hasan Efendi ve altı mabeynci, 4 yaver, 6 yüksek rütbeli zabit, 10 zabit, 6 silahşör, Hariciye Nazırı Fuat paşa, Hariciye Teşrifatçısı Kamil Bey, Divan-ı Hümayun Tercümanı Arifi Bey, Hariciye Nezareti Hususi Katibi Ali Fuad Bey, İstanbul Şehremini Ömer Faiz Bey, Sultanın özel hizmetine bakan 12 görevli, Şehzadelerin özel hizmetlerini gören 6 hizmetli yer almaktaydı.


“Sultaniye Yatı” 1903 yılında Boğaziçinde demirliyken.


Sultan Abdülaziz ve maiyyeti, 1853 yılında Mısır Donanması için, “Feyz-i Cihat” adıyla Londra Blackwall’de C. J. Mare tarafından inşa edilmiş olan buharlı, tek bacalı, yandan çarklı ve iki direkli büyük bir kısmı tahtadan yapılmış olan ve 1862 yılında Forrester&Co. tarafından yeniden inşa edildikten sonra Mısır Hidivi İsmail Paşa tarafından “Sultaniye” adıyla Sultan Abdülaziz’e hediye edilen 119,2 metre uzunluğunda 12,2 metre genişliğindeki ve 3095 ton ağırlığındaki yat ile seyahat edecekti. Yatın motor gücü 750 HP, hızı ise 15 knot’tu ve yatta 2 adet 120 mm’lik ve 2 adet de 37 mm’lik top bulunuyordu. Sultaniye Yatına, görevlileri ve seyahat malzemelerini taşıyan Pertevniyal yatı, Uskurlu Aziziye fırkateyni, Zırhlı Orhaniye firkateyni ve Fransiz Büyükelçisi Kont Bourrée’nin bindiği Forben yatı eşlik ediyorlardı. Pertevniyal Yatında görevlilerin arasında Bolu’lu aşçılar bile vardı, hatta Sultan Abdülaziz’in içeceği suyun yanısıra abdest alacağı suyu bile Pertevniyal yatında taşınmıştı. Sultaniye yatı 1872 yılında onarım göremeyecek derecede arızalanmış donanmaya verilerek zaman zaman nakliye işlerinde kullanılır olmuştu. İşe yarayacak kısımları söküldükten sonra da 1905 yılında eskidiği için hizmet dışı bırakılan yat, İzmir limanında bağlanmış, 1908 yılında hurdacılara verilmiş,  Ekim 1911’de İtalyan Savaş gemilerinin İzmir Limanına girmelerini engellemek amacıyla içerisine taş doldurulmak suretiyle hazırlanan ve mürettebat tarafından altı delinerek karaya oturtulan tekne 20 Nisan 1912’de Yenikapı geçidinde bütünüyle batırılmıştı.


 
Sultaniye yatı  ve beraberindeki filo Çanakkale Boğazını geçtikten sonra Fransız Donanmasına ait 3 görkemli zırhlı tarafından karşılanmış, filo zırhlıların takibiyle önce Midilli, Sakız, Girit adaları geçmiş, 27 Haziran Perşembe günü İtalya karasularına girildiğinde İtalya Donanmasına ait bir zırhlı üç firkateyn de filoya katılarak 28 Haziran Cuma sabahı Napoli’ye varılmıştı. Orada bir vakit durularak Floransa Sefiri Rüstem Bey ile görüşülmüş, yola devam edilerek Korsika adası açıklarından geçerek 8.nci günün sonunda 29 Haziran Cumartesi günü de Marsilya yakınlarındaki Toulon Limanına varılmıştı.



Kısa bir yemek molasının ardından, Sultan Abdülaziz ve refakatindeki Osmanlı heyeti, Metropolitan Carriage & Wagon Company tarafından
(İzmir-Aydın hattında* sefer yapan şirket) bir yıl önce Sultan Abdülaziz için özel olarak Saltley, Birmingham’da üretilmiş bir vagonun takılı olduğu bir trenle Marsilya üzerinden Paris’e hareket edilmişti.





“Saltanat Vagonu’nun içi” - Rahmi M. Koç Müzesi
*23 Eylül 1856’da yapımına ferman çıkartılan, 1857 yılının Eylül ayında temeli atılan 13 km.lik İzmir-Aydın demiryolu tam on yıl sonra hizmete girebilmiş ve İzmir’den hareket eden tren 1 Temmuz 1866 tarihinde Aydın’a varabilmişti. 

Sultan Abdülaziz’in “Saltanat Vagonu” - Rahmi M. Koç Müzesi


30 Haziran sabahı, Paris halkı ellerinde bayrak ve çiçeklerle uzak ve mistik diyarlardan gelen bu ilgi çekici İmparatoru görmek için Lyon Garı’na toplanmış, Fransa İmparatoru III. Napoleon ve Fransa’nın tüm önemli diplomatları da Sultan Abdülaziz’I karşılamak üzere peronda dizilmişlerdi.
Paris, La Gare de Lyon


O sırada kırmızı, beyaz çiçeklerle ve yeşil defne dallarıyla süslenmiş olan tren kulakları çınlatan düdükleri ve çıkarttığı buharın sisleri içerisinde gara girmişti. Bu sırada Fransız Kraliyet bandosu da iki ülkenin marşlarını çalmaktaydı.

Bu seyahat sırasında Sultan Abdülaziz için özel olarak üretilmiş olan Koyu Kırmızı ve Turkuvaz renkli özel “Saltanat Vagonu” 1998 yılında Rahmi Koç Müzesi tarafından restore edilerek Müzede sergilenmeye başlanmıştır.


Sultan Abdülaziz, gövdesi tuğrası ile süslenmiş olan Kırmızı ve Turkuvaz renkli, Osmanlı motifleri ile bezenmiş “Saltanat Vagonu”nun ceviz kapısının yavașça açılmasıyla trenden inmiş, coşku ve heyecanla elini uzatan, hatta onu kucaklamaya yeltenen III. Napoléon’la sadece tokalaşmakla yetinmiş, fazla samimiyet göstermemişti.


Sultan Abdülaziz’e İngilizler tarafından armağan edilen özel vagonun 1937 yılında Eskişehir Cer Atölyesinde yapılmış küçük bir maketi. Bu maket Ankara’da “Kurtuluş Savaşı’nda Atatürk Konutu ve Demiryolu Müzesi”nde Abdülaziz’in kullandığı masa ve sandalyeler ile birlikte sergilenmektedir.



Sultan Abdülaziz alay ve tören arabaları ile İstasyondan alınarak İmparatorluk Sarayı’na götürülmüş, orada İmparatoriçe Eugénie ile tanıştırılmıştı.

Bu güzelliği ve zekasıyla meşhur olan İmparatoriçe daha ilk bakışta Sultan’ın aklını başından almış, seyahat boyunca aklı onda kalmıştı.



Fransa İmparatoriçesi Eugénie de Montijo
Sultan Abdülaziz, İmparatoriçe Eugénie’yi bir daha ancak iki sene sonra
İmparatoriçe’nin Mısır’a Suveyş Kanalının açılış merasimine giderken Fransız emperyal yatı “L’aigle” ile Ekim 1869’da İstanbul’a uğraması sayesinde görebilmişti.


İmparatoriçe Eugénie’nin İstanbul’a geldiği Fransız emperyal yatı L’aigle
Fransa İmparatoriçesi Eugenie şerefine Beykoz Çayırı’nda düzenlenen av partileri sırasında buraya Hümâyunâbâd Kasrı (Tokat Köşkü) inşaa edilmişti. Ancak bu pavyondan günümüze hiçbir iz kalmamıştır.

Konuk İmparatoriçeyi görmek için Hümâyunâbâd Kasrı önünde toplanan halk

Beylerbeyi Sarayı’nda misafir edilen İmparatoriçe ile 17 Ekim gecesi saatlerce beraber kalmışlar ve bu çok özel anlar yıllarca bir söylenti olarak dilden dile aktarılmıştı. Bu efsanenin gercekliği ve detayları ancak yakın bir tarihte İspanyol Cervantes Enstitüsü Müdürü Pablo Martin Asuero’nun yazıp yayınladığı “Mavi Sütunlu Saray” adlı kitapta ortaya cıkmış oldu.

İmparatoriçe Eugénie’nin İstanbul ziyareti sırasında kaldığı Beylerbeyi Sarayı
Sultan Abdülaziz, Tuilleries Sarayı’nda İmparatoriçe Eugénie tarafından
karşılanmış ve ilk kez orada tanışmışlardı. Yemekten sonra Sultan Abdülaziz ve beraberindeki heyet kendilerine tahsis edilen Elysée Sarayına geçmek üzere Tuilleries Sarayı’ndan ayrılmışlardı. Ertesi sabah, Pazartesi günü, İmparator III. Napoleon ile birlikte Eski Fransa krallarından Louis’in görkemli saltanat arabası ile Sanayi Fuarının düzenlendiği Kristal Palas’a gidilmiş, Sanayi Fuarı gezilmiş, yeni ürünleri icad eden sanatkar ve sanayicilere İmparator, İmparatoriçe ve Sultan tarafından birlikte ödül ve nişanlar verilmiş, sonrasında tekrar saraya dönülmüştü.
Bu arada Sultan Abdülaziz, sırf kendisi ile tanışabilmek için Paris Evrensel
Sergisini bahane ederek binlerce kilometrelik yolu katederek gelen
Rus Çarı II. Alexander ile de tanıştırılmıştı.
Nisan 1867 - 31 Ekim 1867 tarihleri arasında Champs de Mars’da 167 dönümlük bir arazi üzerinde kurulan Paris Evrensel Sergisi
Fuar ziyareti sırasında ilk olarak, Bursa Yeşil Cami’nin bir kopyası olan bir Cami, Boğaziçi’nin Anadolu kıyılarında yer alan lüks köşkleri simgeleyen Boğaziçi Köşkü ve geleneksel Türk Hamamının başarılı bir kopyası olarak hamam üçlemesiyle yaratılan Otantik Doğu imajını sergileyen Osmanlı Pavyonu’nu ziyaret eden Sultan Abdülaziz, kendisi de sanata meraklı olduğundan özellikle güzel sanatlar galerisi ile ilgilenmiş, sergilenen eserler arasında o dönem Paris’te resim eğitimi gören Şeker Ahmet Paşa’nın çizdiği karakalem Abdülaziz Portresi çok hoşuna gitmiş ve bu Şeker Ahmet Paşa’nın sonraki yıllarda ilk Türk Saray Ressamı olmasının da yolunu açmıştı.




Sultan Abdülaziz ile birlikte fuarı ziyaret eden İmparator III. Napoleon, doğudan gelen bu önemli misafirinin ilgisini sağlamak üzere elinden geleni yapıyor onu kendi medeniyeti karşısında şaşırtmaya çalışıyordu. Ancak, Sultan Abdülaziz ilgi çekici ve şaşırtıcı durumlara ragmen kayıtsız ve ağırbaşlı davranıyor, dünyanın değişik bölgelerinden gelen insanları izlemekle ve fransız sosyetesinin yaşantısını ve halkın yaşayışını gözlemlemekle yetiniyordu. Sultan’a eşlik eden Hariciye Nazırı Keçecizade Fuat paşa Abdülaziz’in ilgisizliğini ve durgunluğunu,
Padişah hiç bir şeye karşı, hayretini, hatta aşırı alakasını göstermedi. Aslında ruhunda ve kafasında derin izler bıraktığında şüphe duyulmayan hadise ve eserlere karşı bile kayıtsız ve doğal yaklaştı. Hünkâr, şahsına ve sülalesine has o gurur ve istiğna ile sakin, vakur ve ciddi idi. Sultan Abdülaziz’in bu tutumu, ev sahibi III. Napoleon'u da şaşırtmıştı.” sözleri ile ifade etmişti.



Büyük bir ihtimalle o sırada Sultan Abdülaziz’in aklı bir gün önce tanıştığı kızıl saçlı ispanyol dilberi İmparatoriçe’ye takılıp, kalmıştı…





Bursa Yeşil Cami’nin kopyası olan Cami’nin içinden bir görünüm


1867 Paris Sanayi Fuarında Türk Pavyonundaki Bursa Yeşil Caminin kopyası olan Cami


Bursa Yeşil Caminin kopyası Cami ve Planı



Boğaziçi Köşkü, Plan, Kesit, Cephe ve İç dekorasyon


Türk Hamamı ve Planı






Fransa İmparatoriçesi Eugénie’nin Sultan Abdülaziz’e 1869’da İstanbul’a yaptığı iade-i ziyaret sırasında armağan ettiği demiryolu literatüründe “kompozisyon” olarak tanımlanan ve1952 yılına kadar Pendik Depo’sunda saklanan özel vagon ile ilgili olarak 1952 yılında Demiryolu Dergisi’nde çıkmış bir fotoğraf. Fransa İmparatoriçesi Eugénie’nin armağanı olan bu saltanat vagonu  İstanbul-İzmit arasında Rumeli hattının sınırlı bir kesiminde kullanılabilecekti. Dergide vagon için ”ilerde demiryolları müzesinin değerli ve ilgi çekici bir köşesini oluşturmaya aday” denilmiş olsa da ne yazık ki bu müzelik vagon ortada yoktur, yitirilmiştir.

Osmanlı Saltanat Vagonu Paylaşılamıyor
Yunanis’tan ın başkenti Atina ile Selanik, Sultan Abdülaziz’in “Saltanat Vagonu”nu paylaşamıyor.
-Basından-

“Selanik Belediye Başkanı Yiannis Butaris, şehrin kurtuluşunun 100’üncü yılı etkinlikleri çerçevesinde Atina’daki Demiryolu Müzesi’nde bulunan “Saltanat Vagonu’nun Selanik’e iadesini istedi. Atina’dan henüz cevap verilmedi. “Saltanat Vagonu” 1979 yılına kadar Selanik’te muhafaza ediliyordu. Atina’da ilk Demiryolu Müzesi açılınca Yunan başkentine nakledildi. 1996 yılında kurulan Selanik Demiryolu Müzesi görevlisi Efthimios Kontopulos, beş vagondan oluşan Sultan Abdülaziz’in “Saltanat Treni”nin açık vagonunun 1912’de Yunan askerleri tarafından ele geçirildiğini, diğer 4 vagonun ise bulunamadığını söyledi. Kontopulos,“Saltanat Treni”nin 1870 yılında Fransa İmparatoriçesi Eugenie’nin İstanbul’da çok iyi ağırlamasına karşılık olarak Sultan Abdülaziz’e hediyesi olduğunu da belirtti.”

Atina ile Selanik arasında tartışmalara neden olan “Saltanat Vagonu” 1952 yılına kadar Pendik’te depo’da saklanan sonra yitirilen “Saltanat Vagonu”na tarz ve işçilik olara benzemekte, ancak bu vagon resme bakılırsa sanki camlı değil. İki ihtimal var aynısı ise, 1. bizden kaybolan Vagon şu an nasıl oluyor da Atina müzesinde olabiliyor? 2. Bir değil iki adet vagon vardıysa da nasıl oluyor da biri 1952’ye kadar bizdeyken kayboluyor da diğeri nasıl Atina’ya gidiyor ve bu güne kadar kaybolmadan saklanabiliyor?

Daha çok soru var da... Soramıyor insan!..


Paris’te daha sonraki günlerde Sultan Abdülaziz görülmesi ve gezilmesi uygun yerleri ziyaret etmiş ve 10 günün sonunda 3 Temmuz’da İngiltere Kraliçesi’nin davetine icabet etmek üzere İngiltere’ye gitmek için Paris’ten tren ile hareket ederek Manş Denizi kıyısındaki Boulogne liman şehrine gitmiş ve gece orada istirahat etmişti.


Sultan Abdülaziz Paris’ten ayrılırken “Le Figaro” gazetesi manşetinde;
“ Osmanlı Sultanı Fransızların kalbini de beraberinde götürüyor”
diyerek Fransız halkının izlenimlerine tercüman olmuştu.


Ertesi sabah limandan kendisine tahsis edilmiş olan İmparatorluk Yatı  “La Reine Hortense” ile İngiltere’ye geçmek üzere Manş Denizi’ne açılınmış, Sultan Abdülaziz’i Dover Limanında Veliahd Prens Edward karşılamıştı.


İmparatorluk Yatı “La Reine Hortense” Le Havre Limanında, 1856

12 temmuz 1867’de de Londra’da Kraliçe Victoria kendisini karşılamış ve Sultan Abdülaziz’e genellikle Winsdor Kalesi St. George Kilisesi’nde baş rahibin huzurunda yapılan bir törenle verilen İngiltere’nin en yüksek şövalyelik nişanı olan Haç şeklinde tasarlanmış “Order of the Garter”ı (dizbağı nişanı) İslam Dünyasının Halifesi söz konusu olduğu için özel bir hassasiyet göstererek bir İngiliz Savaş gemisinde elleri ile takdim etmiş ve Abdülaziz’i Garter Şövalyesi ilan etmişti.


İmparatoriçe Viktoria, Sultan “Order of the Garter” nişanını takdim ederken.


Ne ilginç bir rastlantıdır ki Abdülaziz’den 141 yıl sonra 14 mayıs 2008’de, yine bir Kraliçe tarafından Türkiye Cumhuriyeti’ni temsilen İngiltere’yi ziyaret eden Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e de aynı nişanın haçsız olanı, ortasında üç taç ve etrafında “üzerinde güneş batmayan imparatorluk” yazan güneş formundaki, “Knight Grand Cross of the Bath” nişanı takılmıştı… Bu arada, söz konusu olan “Dizbağı Nişanı” İngiliz Hükümeti tarafından Mustafa Kemal Atatürk’e de teklif edilmiş, ancak Atatürk bunu
“Dizbağı nişanı sonra bize ayakbağı olur!..”
diyerek kabul etmemişti.

(Kılıç Ali’nin anılarından)

Londra’yı ziyareti sırasında
Londra Belediye Meclisi, Sultan Abdülaziz’i
18 Temmuz 1867, Perşembe günü,
Guildhall’de konuk etmiş ve kendisine
(The Declaration of a Freeman)
“Freeman Payesi” takdim etmişti.

Sultan Abdülaziz’in Londra’yı ziyareti sırasında davet ve konuk edildiği
Londra Şehir Meclisi, Guildhall 

Sultan Abdülaziz’in onuruna Londra Belediye Başkanı Sir Thomas Gabriel tarafından
18 Temmuz 1867, Perşembe günü Guildhall’de verilen resepsiyon için
P&O (The Peninsular and Oriental Steam Navigation Company)
Başkanı’na gönderilmiş olan davetiye. 

P&OPeninsular and Oriental Steam Navigation Company’nin
(1827-1987) 150. kuruluş yıldönümü Madalyonu

Düzenlenen tören sırasında yapılan konuşmalarda,
İngilizlerin Sultan Abdülaziz’e olan hayranlığı dile getirilmiş;
“Meclisimiz, ülkemizle dost olan müttefik yabancı ülkelerin egemenliğine saygı göstermeyi ciddi bir şekilde arzulamaktadır. Sultan Hazretlerinin bu şehri ziyaret etmek üzere olduğunu öğrenmiş bulunuyoruz. Majestelerine bir davet gönderilerek, meclisimizin kendilerini bir ziyafetle (eğlence) şehrin locasında ağırlamasına izin vermesini talep etme fikrindeyiz.”
denmişti.
Sultan Abdülaziz’in Londra Ziyareti sırasında
Londra gazeteleri de bu ziyarete fazlaca ilgi göstermişti.
20 ve 27 Temmuz 1867 tarihli The Illustrated Londan News gazeteleri’nde
Sultan Abdülaziz’in ziyareti ile ilgili gravürler.


Bu toplantı sırasında Sultan Abdülaziz’e bu ziyareti sırasında 18 ayar Altın bir Mücevher Kutusu armağan edilmişti.

18 ayar Altın Mücevher kutusu, altıgen bir formdaydı ve altı köşesindeki altı adet oryantal sütun tarafından taşınmaktaydı. Ortasında merkezi bir kubbe şeklinde kapak yer almakta sağ ve solda da üzerinde hilal olan iki küçük kubbecik ile tamamlanmaktaydı. Kapağın üzerinde iki adet kartal kanatlı ejder tarafından tutulan mine ile renklendirilmiş Londra amblemi bulunmaktaydı. Ön ve arka yüzlerde ise ortadaki madalyonlarda altın ve yeşil mineli silahlar ile altından Sultanın Tuğrası yer almaktaydı. Kutunun zemini Krimson kırmızısı kadife ile kaplıydı. Mücevher kutusu Yeşil bir kadife kaide üzerinde sunulmuştu.
(The Illustrated London News. 27 Temmuz 1867, Cumartesi sf: 102) 


Günün anısına bir de hatıra madalyonu hazırlatılmış ve
Sultan Abdülaziz’e sunulmuştu.
18 Temmuz 1867’de Londra’yı ziyaret eden Sultan Abdülaziz’in onuruna Londra Şehri Belediyesi tarafından verilen ziyafet vesilesiyle yaptırılan bir hatıra Madalyonu takdim edilmişti. Madalyonun ön yüzünde Sultan Abdülaziz’in bir portresi , Osmanlı İmparatoru Abdülaziz ve Londra Ziyareti 1897 yazıları görülmekte, arka yüzde ise Solda St. Paul kathedrali önünde ayakta duran ve Londra Şehrini temsil eden batılı bir kadın figür, sağda Sultan Ahmet Camii’nin önünde ayakta duran Oryantalist bir kadın figürünün elini çift eli ile sıkmakta, tokalaşmaktadır. Oryantalist kadın figürü bir eli ile tokalaşırken sanki diğer sol eli ile peçesini açar gibidir. İki figürün arasında City of London armasını temsil eden bir kalkan ve üzerinde de
“WELCOME”- Hoşgeldiniz yazmaktadır.


Sultan Abdülaziz
Sultan Abdülaziz, 23 Temmuz’da Belçika’ya geçmiş, Brüksel’de Kral II. Leopold ile buluşmuştu. Yoğun programı nedeniyle Berlin’den gelen daveti geri çevirmek zorunda kalmış, ancak Prens Otto von Bismarck’ın israrları üzerine Prusya Kralı I. Wilhelm ve Kraliçe Augusta ile Berlin’e 460 km. uzaklıktaki Koblenz’de görüşmüştü. 27 Temmuz Salı günü sabah 07:00 sıralarında tren ile Viyana Garında Viyana Valisi Kont Korinski, General Harting, Emniyet Müdürü şövalye Strobach ve başlarında Dr. Zelinka olmak üzere Viyana Belediye Meclisi üyeleri tarafından karşılanmış, üç gün Avusturya İmparatoru François Joseph’in misafiri olarak kalmak üzere İmparatorluğun yazlık sarayı Schönbrunn Sarayına geçmişti. Sultan, Viyana’da müzeleri gezdikten sonra Budapeşte’ye uğramış, Vidin yoluyla Tuna nehrinden hareketle, Ruscuk ve Varna’ya, Varna’dan da tekrar Sultaniye yatına binerek 7 Ağustos’ta İstanbul’a dönmüştü.

Sultan Abdülaziz Sultaniye yatından inip
Dolmabahçe Sarayı’nın rıhtımına ayak basarken,
“Ecdad at sırtında ve fütuhat gayesiyle giderdi...Bizler ise şimdi, trenle, vapurla ve ancak Siyaset için gidebiliyoruz!...”
demişti... 

Sultan Abdülaziz’in Avrupa Seyehati ile ilgili TRT’nin
“Sultan Avrupa’da” Belgeseli:

http://www.videoizle.co/video/37720/sultan-avrupada-bolum-1

http://www.videoizle.co/video/37721/sultan-avrupada-bolum-2

http://www.videoizle.co/video/37722/sultan-avrupada-bolum-3




Bu Blog’un devamı, “Sultan Abdülaziz’in Avrupa Seyahati ve Kadıköy’ün “Tokuşan Boğa”sı II” isimli ikinci bir Blog’dadır. 


1 yorum:

Abidin dedi ki...

Emekleriniz için çok çok teşekkürler.