Sayfalar

14 Ocak 2014 Salı

82 YIL ÖNCE BUGÜN, SAMSUN 19 MAYIS ANITI’NIN AÇILIŞI YAPILMIŞTI.

TARİHTEN BUGÜNE DÜŞEN NOTLAR:
15 OCAK 1932;


82 YIL ÖNCE BUGÜN,

“SAMSUN 19 MAYIS ANITI”

TÖRENLE AÇILMIŞTI. 



Samsun halkı, Atatürk’ün Kurtuluş Savaşını başlatmak üzere 19 Mayıs 1919’da Bandırma Vapuru ile Samsun’a çıkmasını ölümsüzleştirmek amacıyla Mustafa Kemal’in karaya ayak bastığı noktada bir Anıt yaptırmaya karar vermişti.
Samsun 19 Mayıs Anıtı’nın kaidesinin inşaası
19 Mayıs 1927 tarihinde, Samsun Valisi (1926-31) Kazım İnanç tarafından anıtın kaidesinin temeli atılmıştı. Heykel için ise, 1928’de Samsun halkı tarafından daha önce Türk Hükümeti tarafından açılan Ankara Ulus Zafer Anıtı yarışmasında birinciliği kazanmış Avusturya’lı heykeltraş, gravür ve resim sanatçısı Heinrich Krippel’e sipariş verilmişti.
Ankara Ulus Zafer Anıtı, 24 Kasım 1927

Ulus Zafer Anıtı her ne kadar Cumhuriyet’in ilk anıtı olarak tasarlanmış olsa da, maddi imkansızlıklar nedeniyle gecikmiş, ilk Atatürk Anıtı’nın açılışı, Ankara yerine İstanbul’da gerçekleştirilmiş, yine Heinrich Krippel’in eseri olan Sarayburnu Atatürk Heykeli 3 Ekim 1926’da açılmıştı. Onu yine çok daha önce tasarlanmış olmasına rağmen geciken Krippel’in yaptığı ve 29 Ekim 1926’da açılışı yapılan, Konya Atatürk Anıtı takip etmiş, üçüncü ve dördüncülüğü de İtalyan Heykeltraş Pietro Canonica’nın tasarlayarak yaptığı iki heykel, Ankara Etnografya Müzesi önünde yer alan Atlı Atatürk Heykeli (24 Ekim 1927) ve Ankara Sıhhiye Zafer Meydanı Atatürk Anıtı (4 Kasım 1927) takip etmişti. 20 gün sonra da 5. anıt olarak Krippel’in Ankara Ulus Zafer Anıtı, 24 Kasım 1927 tarihinde açılmıştı.
Ankara Ulus Zafer Anıtı’nın açılış töreni



Samsun 19 Mayıs Anıtı,
Taksim Cumhuriyet Anıtı (9 Ağustos 1928), Amasya Atatürk Anıtı (29 Ekim 1929),
Tekirdağ Atatürk Anıtı (26 Aralık 1929),
Kırklareli Atatürk Anıtı ( 12 Mayıs 1930),
Edirne Atatürk Anıtı (23 nisan 1931) ve
Bursa Atatürk Anıtı (29 Ekim 1931) sonrasında Cumhuriyet’in ilk yıllarında yapılmış
12. Anıt olmuştu.
Heinrich Krippel (1883-1945)
Heykelin sipariş edildiği Avusturya’lı heykeltraş Heinrich Krippel, 17 Eylül 1883’te Viyana’da doğmuş, Viyana Güzel Sanatlar Akademisi’nde  Edmund von Hellmer ve Hans Bitterlich stüdyosunda eğitim görmüştü.


Viyana’da “Çağın sanatı yapılmalı, Sanatın özgürlüğü olmalıdır” diyen ve klasik sanata daha çok önem verip, yeniliğe kapılarını kapatan Viyana Sanat Okulu’ndan ayrılarak, Berlin ve Münih’te kurulan sanatçı birliklerini örnek alarak Viyana’da kurulan “Secession”a katılan sanatçı, 1925 yılında geldiği Türkiye’de 1938’e kadar 13 yıl kalmış, bir çok eser vermişti.
Mustafa Kemal Atatürk, bu eserler için sanatçıyı köşkte misafir etmiş ve ona anıt için poz vermişti. Krippel tekrar Türkiye’ye geri dönmek arzusuyla gittiği Viyana’dan II. Dünya Savaşı’nın patlak vermesi nedeniyle dönememiş ve geçirdiği mide ameliyatı sonrasında 5 Nisan 1945’te Viyana’da 62 yaşında vefat etmişti. 
Samsun Atatürk Heykeli Viyana’da Vereinigte Metalwerke dökümhanesinde
32 parça halinde sandığa koyulmadan önce kontrol için monte edildiğinde.

Krippel, tüm heykellerinin çalışmalarını Türkiye’de yapmış, asıllarını ise Viyana’daki atölyesinde hazırlamıştı.
Heykellerin bronz dökümleri parçalar halinde Viyana’daki “Vereinigte Metallwerke”de yapılmıştı. Samsun 19 Mayıs Anıtı Heykeli’nin dökümleri de 32 parça halinde yine Viyana’da “Vereinigte Metallwerke”de yapılmış, 32 parça son ayarlar ve temizlikleri ve rötuşları yapılmak üzere yola çıkarılmadan önce monte edilmiş, kontrol edilmiş ve sonra tekrar sökülerek taşınmak üzere 32 adet sandığa konulmuştu.  
Samsun Atatürk Heykeli’nin parçalarından biri sandığa taşınırken.


Heykelin sandıkları, Hamburg’dan hareket eden Alman “Dusche Levant Linie” Kumpanyasının Nicea vapuru ile taşınarak, 15 Ekim (Teşrin-i Sani)1931 Pazar günü, Samsun limanına getirilmiş, ancak sandıklar hava muhalefeti nedeniyle 17 Ekim Salı günü gemiden indirilebilmişti. Heinrich Krippel de Samsun’a heykel ile birlikte aynı vapur ile gelmiş, Park Oteli’ne yerleşmişti.
19 Mayıs Anıtı yapılmadan önce Hükümet Konağı ve önündeki Parkın görünümü.
Parkın içerisinde görünen yuvarlak boş alan daha sonra Anıtın yapılacağı yerdir.
Heykelin daha önceden inşaatı tamamlanan kaidesi üzerine monte edilmesi sırasında, bizzat Krippel de Viyanalı bir mühendis olan Mayer ile birlikte görev almıştı.

Hükümet Konağı ve önündeki Parkın Anıt açıldıktan sonraki görünümü.

19 Mayıs Anıtı, 1940
Anıtın açılış töreni için başlangıçta İnönü
Zaferi’nin yıl dönümü olan 10 Ocak günü düşünülmüş ancak bazı hazırlıkların yetişmemesi üzerine açılış töreni, 15 Ocak (Kanun-i Sani) 1932 Cuma günü, büyük bir
kalabalığın katılımıyla gerçekleşmişti. Saat 14’e yaklaşırken Tokat’tan gelen askeri bando marşlar çalarak tören alanına gelmiş, ardından askeri kıta, jandarma, polisler, mektepliler, esnaf cemiyeti mensupları, şehirde yaşayan yabancılar, konsoloslar, sınai ve mali müessese mensupları,civar kasabalardan gelen halk ve Samsun halkı anıtın etrafında yerlerini almıştı.
15 Ocak 1932 günü, 19 Mayıs Anıtı'nın açılış töreni.














Bando tarafından çalınan İstiklal Marşı’nın ardından, anıtın önünde yapılan kürsü’den
Reis-i Cumhur ve Başvekil tarafından gönderilen telgraflar okunmuştu.
...
“Salim Bey, Samsun Valisi
Muhterem Samsun Halkının şahsıma karşı besledikleri asıl duyguların kıymetli bir tezahürünü bildiren telgrafınızdan pek mütehassıs oldum. Teşekkür muhabbet ve selamlarımın halka arzını rica ederim.”

Reis-i Cumhur Gazi Mustafa Kemal
...

...
“ Salim Bey, Samsun Valisi
Büyük Gazi’nin heykellerinin rakz-ı münasebetiyle vatanı seven Samsun Halkının gösterdiği asil ve necip duygularla teşekkür ederim. Efendim.”...

Başvekil İsmet
...

Telgrafların okunmasının ardından kürsüye çıkan Samsun Valisi (1931-32) Mehmet Salim Gündoğan, bir konuşma yapmıştı.
...
“ Muhterem Efendiler.
Halaskar Reis-i cumhurumuz Mustafa Kemal Hazretleri Türklerin o büyük kahramanı aziz yurdumuzu düşman ellerinden, sevgili milletimizi esaret zincirlerinden kurtardı.
Onun azminden, dehasından doğan zaferler sayesinde bugün hür, müstakil olarak yaşıyoruz. Hayatımızı da, hürriyetimizi de o azimkar kumandana, onun fedakar silah arkadaşlarına borçluyuz. Sahamet sahralarında, büyük savaşlarda daima kazanan o muzaffer kumandan, İnkılap sahnelerinin de kahramanıdır. O, kudretli bir inkılapçı, yaratıcı bir devlet müessisidir. Yarattığı inkılaplarla milletimizi hakikatin norlarına, medeniyetin, refahın ışıklı ufuklarına ulaştırdı. Çürümüş Padişahlar idaresinin enkazı üzerine mukaddes cumhuriyetimizi kurdu. Büyük Gazimiz gibi kurtarıcı, yaratıcı bir devlet müessisini tarih kayıt etmemiştir.
Efendiler, o tarihinde fevkine çıkmış bir dahidir. O tek başına bir tarihtir. Şanlı, zaferler tarihidir. Onun büyüklüğünü bilmeyen bir fert, onun muhabbeti ile çarpmayan bir kalp yoktur.
Onun yaşadığı ebediyyen yaşayacağı yer sevgili milletinin kalp yoktur. Onun yaşadığı ebediyyen yaşayacağı yer sevgili milletinin kalp kahıdır.
Büyük Gazi'nin, Samsun’umuzun gümüşlü sahillerine ayak bastıkları gün Türk mukadderatının dönüm noktasıdır. O mesut günden itibaren Türk tarihi için yeni bir sahife açılmış, karanlık ufuklarımızda ümit, zafer güneşleri doğmuştu.
Samsun Vilayeti’nin muhterem halkı bu mukaddes gününün hatıratını yaşatmak, onu ebedileştirmek için büyük halaskarına karşı kalplerinden taşan muhabbetin timsali olan bu heykeli rakz ettiler.
Bu eser Türkün azmini, damarlarındaki asil kanda mevcut kuvveti, cevheri ifade eden büyük halaskarmızın timsalidir. Kalplerde yaşayan muhabbetin bu mücessem timsalidir.
Kalplerde yaşayan muhabbetin bu mücessem timsalini Samsun, ebediyen sinesinde saklayacaktır.
Huzurunda hürmetle eğildiğimiz büyük müncimizin timsali açmak şerefine mazhariyetle mübahiyim. Yaşasın, halaskarımız,
Yaşasın Millet ve Ordu. ”
...


Vali Mehmet Salim Gündoğan, yaptığı bu konuşmanın ardından heykele sarılı örtüyü tutan kordelayı kesmiş ve heykelin açılışını yapmıştı.

Daha sonra, Halk Fırkası adına Samsun Gazetesi Başyazarı Ethem Veysi Bey, Samsun Şehri adına Kefeli Muhittin Bey, Meclis-i Umumi adına Havzalı Zübeyiroğlu Fuat Bey, Belediye adına Muhittin Bey konuşmuşlar, Maarif Müdürü Cemal Gültekin’in konuşmasının ardından da son olarak kürsüye heykeltraş Henrich Krippel çıkarak Almanca bir konuşma yapmış, konuşmayı halka Ekrem Rüştü (Akömer) Bey tercüme etmişti.
Heinrich Krippel, 1937


Heinrich Krippel’in Umumi Vekili, Ekrem Rüştü (Akömer)* Bey anıtın açılmasından bir hafta önce 7 Ocak 1932’de Samsun’dan Viyana’daki bir arkadaşına gönderdiği bu kartpostalda,“Viyana’dan arkadaşım heykeltraş Krippel'in bir çalışmasının resmi ile birlikte, Samsun’dan en sıcak selamlarımı gönderiyorum” demiş, Ekrem Rüştü diye imzalarken, kartın üst köşesini de Heinrich Krippel’e imzalatmıştı.



* Ekrem Rüştü (Akömer) (1892-1984), Osmanlı Devleti’nde Harbiye Nezareti’nin kurulmasından sonraki ilk Harbiye Nazırı olan Müşir Ömer Rüştü Paşa ve sâlihat-ı nisvan**dan Fatma Leman hanım’ın oğlu olarak dünyaya gelmiş, 15 Ekim 1917 tarihinde 3. kez Sultan Mehmet Reşat’ın davetlisi olarak İstanbul’a gelen Alman kayzeri II. Wilhelm’e emir subayı olarak hizmet etmiş, Çanakkale Savaşlarına Süvari Yüzbaşısı olarak katılmış, 1 Mart 1918’de Çanakkale’yi savunan Osmanlı (5. Ordu) Yıldırım Orduları Grup Komutanlığı’na atanan, Osmanlı Mareşali (Alman) Otto Liman von Sanders’e yardımcı memur olarak hizmet etmiş, 1919-1924 yılları arasında 21 yaşında Fenerbahçe Spor Kulübü Onursal Başkanlığı’nı yapan Şehzade Ömer Faruk Efendi’nin yaverliğini yapmış, 1923’de Atatürk’ün talimatıyla kurulan Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu’nun kurucuları arasında yer almış, 1930-36 yılları arasında, Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi Genel Sekreterliğini yapmış, bu görevi sırasında 1936 yılında Almanya Garmisch-Partenkirchen’de düzenlenen IV. Kış Olimpiyat Oyunları’na (Beyaz Olimpiyat) ilk kez katılan on kişilik Türk ekibine başkanlık etmiş, Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı’nın Denizcilik Heyet-i Müttehidesi (Su Sporları Federasyonu) Yüzme Komisyonu Başkanı olarak 17 Temmuz 1931’de Büyükdere’de “Şirket-i Hayriye”nin Türkiye’nin 50 metre uzunluğunda 25 metre genişliğinde ilk yüzme havuzunu (ahşap) yapmasına önayak olmuş, emekli bir askerdi. 1951 yılında yazdığı “İki Aylık Almanya Seyahatine Ait Notlar” adlı bir de kitabı vardır.



** Sâlihat-ı nisvan: Allah’ın emir ve yasaklarına uyan iyi, doğru özlü, dindar ve iffetli kadın.



Krippel bu konuşmasında, 
“...gururlu bir şekilde batıya ve çok uzaklara dikilen bakışları azim dolu gözleriyle, şahlanan atın üzerinde Atatürk dimdik bir şekilde oturuyor.
Bu oturuşta korkusuzluk, kolun kılıca uzanışında ise Türklüğün gücü vardır”
demişti.






Konuşmaların ardından okullar ve askeri birliklerin geçitleri ile süren Samsun, Atlı Atatürk Anıtı açılış töreni, Vilayet Meclis salonundaki kabul töreni ile son bulmuştu. Anıtın açılışı münasebetiyle Gazi Mustafa Kemal’e çok sayıda saygı ve şükran ifade eden telgraflar çekilmişti.
Heykelin bronz kaidesinin arka alt köşesindeki imza
“H. KRIPPEL, VİYANA, 1928-1931” 

Açılışın yapıldığı günün gecesinde saat 21:30’da, Heinrich Krippel onuruna Tütün İnhisarlar Fabrikası’nda bir ziyafet verilmiş, ziyafete Vali, Fırka Kumandanı, Erkan-ı Harp Reisi ve Samsun’un ileri gelenleri katılmıştı. Krippel’in umumi vekili Ekrem Rüştü Bey ile heykeli Hamburg’dan Samsun’a kadar ücretsiz olarak nakleden Dusche Levant Linie Kumpanyası’nın Samsun Acentası M. Markolisi de davetliler arasında yer almıştı.
19 Mayıs Anıtı, 1963 Samsun Fuarı
Ziyafet sırasında da tekrar bir konuşma yapan Heinrich Krippel, Samsun’lulara karşı duyduğu samimi ve içten duygularını dile getirmiş ve teşekkür etmişti.  

Anıtın kaidesi 20.000 TL’ye, Heykel ise 80.000 TL’ye malolmuş ve Anıtın tüm masrafları Samsun halkı tarafından karşılanmıştı.

Anıt, dikdörtgen prizma şeklinde mermer kaplamalı bir kaidenin üzerinde Atatürk’ü, mareşal üniforması ile şaha kalkmış bir at üzerinde betimleyen bronz bir heykelden oluşmuştu. Gazi, sol eliyle atın dizginlerini tutarken, sağ eliyle de manevra kemerinin ucunda asılı olan kılıcının kabzasını kavramış çekmek üzere görülüyordu.
Gövdesinin üst bölümü atın hareketinin tersine sağa yönelmiş ve yüzü batıya bakmaktaydı. Üzerindeki üniforma beden hareketini belirleyecek şekilde vücudunu sarmış, şaha kalkmış ve kuyruğu yere değen atın hareketi, ileri doğru atılma hırsını belirginleştirmişti.

19 Mayıs Anıtı’ndaki heykel tüm Atatürk Heykelleri arasında devingenliğiyle öne çıkmıştı. Bu durum, atın gövdesi ile Gazi’nin bedenlerinin ters taraflara yöneltilmesi ve atın arka ayakları ve kuyruğu üzerinde şaha kalkmış dengeli duruşuyla belirginleşmişti.

Şaha kalkmış olan at bir meydan okumaya, ileriye atılmaya hazır olan halkı temsil ederken, Gazi’nin atı dizginlemeye çalışan hareketi ise, bağımsızlık için sabırsızlanmış ulusu soğukkanlılığa çağırmasını ve hakimiyeti de güç ve becerisinin ifadesiydi.
Kaidenin sağ yan yüzündeki bronz levha
Anıtın kaidesinin sağ yüzünde sivri kemerli bir niş içerisindeki bronz kabartma levhada Mustafa Kemal Atatürk’ün çok da onaylamayacağı bir biçimde, Mareşal kıyafetiyle dimdik duan ve “tek adam” olarak betimlenen Gazi Mustafa Kemal ve ellerine sarılmış ve çömelmiş şükranlarını sunan Samsun’lular betimlenmişti.
Kaidenin sol yan yüzündeki bronz levha
Kaidenin sol tarafındaki yine niş içerisinde yer alan kabartma bronz levhada ise karaya yanaşmış bir kayık ve bu kayıktan sahile cephane taşıyan halk betimlenmişti.
Kaidenin ön yüzündeki bronz levha
Kaidenin ön yüzündeki bronz levha üzerinde,
“Vatanda milli Mücadeleye Başlamak için Gazi 19 Mayıs 1335-1919 tarihinde Samsun’a Çıktı” yazarken, arka yüzdeki bronz levhada ise,
 “Bu Heykel Samsun Vilayet Halkı Tarafından 29 Birinci Teşrin 1931 Tarihinde Dikildi.” ifadesi yer almıştı. 



 
1930’lu yılların gazetecilerinden İbrahim Alaeddin Gövsa, 1933 yılında yazdığı gezi notlarında, 19 Mayıs Anıtı’nın sembolik anlamı ve bulunduğu mekanla ilgili olarak;
“Bizim için Karadeniz’de Samsun'un ehemmiyeti Akdeniz’deki İzmir’in değeri derecesindedir denebilir. İstiklal tarihi Samsun da başladı, İzmir’de tamam oldu. Türk inkılabının güneşi olan o altın baş Samsun’da Türkeli’ne ve İzmir’de de cihana doğdu. Samsun’da çekilen kılıç kınına İzmir’de girmiştir...”
“Samsun’da ilk görülecek en mühim eser, Gazi’nin oraya ayak bastığı büyük günü hatırlatan abidedir. Bu abide Karadeniz’in en hırçın fırtınalarından ilham almış gibi, Gazi’nin Milli Mücadele başındaki kükreyişini başarıyla ifade eder. Onun içinde bulunduğu park da Avrupa şehirlerindeki umumi bahçelerden farksızdır.”
diye yazmıştı.





1884 yılında Samsun Mutasarrıfı Trabzonlu Osman Paşa tarafından yaptırılan Hükümet Konağı’nın inşaatında, Amisos surlarının taşları sökülerek kullanılmıştı. Başlangıçta cadde tarafından duvarlarla çevrili sütunlu bir kapıdan geçilerek avluya girilir sağa doğru dönülerek yine sütunlar arasında yer alan merdivenlerden giriş yapılırken, 1928 yılında Samsun Valisi Kazım İnanç bu girişi kaldırtmış ve balkona dönüştürtmüştü.

Ayrıca binanın girişinde bulunan Osmanlıca arma da yine o dönemde kazıtılarak kaldırtılmıştı. Günümüzde 19 Mayıs Anıtı’nın da yer aldığı parkın olduğu yer bir zamanlar Müslüman mezarlığıymış. Bina denize tam sıfır vaziyetteyken, zamanla deniz doldurulunca günümüzde denizden bir hayli içerde kalmış. Uzun yıllar Hükümet Konağı olarak hizmet eden bina yeni valilik binasının yapılmasıyla bir süre boş kalmış, önce Öğretmen Sağlık Merkezi, daha sonra da restore edilerek Samsun bölge İdare Mahkemesi’nin kullanımına verilmiş.
Mustafa Kemal Atatürk Samsun Hükümet Konağı merdivenlerinden inerken, 1930 
...
22 Ocak 1923’te Bursa’da Şark Sineması’nda Bursa halkına hitab eden Mustafa Kemal Atatürk’e, Sinema salonunu terk ederken bir gazeteci, Heykel Sanatı ile ilgili düşüncelerini sormuş, Mustafa Kemal Atatürk de gazetecinin sorusunu;

“Dünya’da uygar, ileri ve gelişmiş olmak isteyen herhangi bir millet mutlaka heykel yapacak ve heykeltraş yetiştirecektir. Anıtların şuraya, buraya tarihi hatıralar olarak dikilmesinin dine aykırı olduğunu iddia edenler, dini hükümleri layıkıyla araştırıp incelememişlerdir. Münevver ve dindar olan milletimiz, ilerlemenin sebeplerinden biri olan heykeltraşlığı azami derecede ilerletecek ve memleketimizin her köşesine ecdadımızın ve bundan sonra yetişecek olan evlatlarımızın hatıratını güzel heykellerle dünyaya ilan edecektir. Bir millet ki resim yapmaz, bir millet ki heykel yapmaz, bir millet ki fennin icap ettirdiği şeyleri yapmaz, itiraf etmeli ki o milletin ilerleme yolunda yeri yoktur. Halbuki, bizim milletimiz gerçek vasıflarıyla uygar ve ileri olmaya layıktır.”

diyerek cevaplamıştı.

...  
Samsun Hükümet Konağı eski hali
Samsun Hükümet Konağı Restorasyon sonrası hali (Samsun Bölge İdare Mahkemesi)

Eski fotoğraflardaki Hükümet konağı ile Restore edilmiş olan günümüzün Samsun Bölge İdare Mahkemesi Binası’nı karşılaştırdığımda, açık söylemek gerekirse çok tatmin edici bir restorasyon olduğunu söylemekte zorlanmaktayım.

Zira yanılmıyor isem, eski binada ahşap ve daha ince olan özellikle ikinci kat sütunları betonarme olarak yapılmış ve dolayısıyla da daha kalınlaştırılmış.


19 Mayıs Anıtı ile ilgili son bir not:
19 Mayıs Anıtı’ndaki at üzerindeki Gazi Heykeli bir çok kaynağa göre dünyadaki en dengeli ve iyi “şaha kalkmış at üzerindeki süvari heykeli” ünvanını, kuyruğu yere değdiği için (dengeyi sağlayabilmek için heykeltraş yükü iki arka ayakla beraber kuyruğa da dağıtarak üç noktadan sağlamaya çalıştığından) kaybetmiş, en dengeli ve iyi ikinci süvarili şaha kalkmış at heykeli olarak anılagelmiştir.

En dengeli ve iyi olarak kabul edilen birinci “şaha kalkmış at üzerindeki süvari heykeli” ise, Alman-Avusturya’lı heykeltraş Anton Dominik Fernkorn’un (1813-1878) 1859’da yapmış olduğu ve 21 Mayıs 1860’da Viyana’da Hofburg Sarayı önündeki “Kahramanlar Meydanı”nda (Heldenplatz) açılışı yapılan Arşidük Charles heykelidir.
Viyana Askeri Tarih Müzesi Koleksiyonu
Bu heykeli yaparken sanatçıya ilham veren ise 1828 yılında Belvedere İmparatorluk ve Kraliyet Resim Galerisi’nin direktörlüğüne atanan Alman-Avusturya’lı ressam Johann Peter Krafft’ın (1780-1856) yapmış olduğu ve 21-22 Mayıs 1809’da Napolyon’a karşı girdiği Aspern-Essling Savaşı’ndan muzaffer çıkan Arşidük Charles’i gösteren tablosudur.













Anıtın Açılış Töreni, 21 Mayıs 1860Tören sırasında heykeltraş Anton Dominik Fernkorn’a Şövalyelik ünvanı verilmişti. 
Açılış Törenini gösteren bir resim. 
Anıtın kaidesinde yer alan heykeltraş Anton Dominik Fernkorn’in bronz kabartması
Anton Dominik Fernkorn ve heykelin küçük modeli
Heykelin küçük boyutlu modeli, Viyana Askeri Tarih Müzesi
Heykelin döküm öncesi hazırlanmış 1/1 alçı modeli,
Viyana Askeri Tarih Müzesi


... 
Heinrich Krippel,
Herakles ve Nemea Aslanı

Heinrich Krippel’in Türkiye’deki anıtsal heykel çalışmaları dışında kendi ülkesinde, Viyana'da küçük boyutlu ve özellikle de özel mezarlıklar için heykel çalışmaları olduğunu okumuştum.
Onun 68 X 72 cm boyutlarındaki bronz döküm ve kızıl kahve patine edilmiş bir heykelinin fotoğrafına internette bir müzayede sayfasında rast geldim. Yunan mitolojisinden bir hikayeyi betimleyen heykel mermer bir kaide üzerine oturmakta ve sanatçının imzasını da taşımakta.
Heinrich Krippel, Herakles ve Nemea Aslanı
Perseus’un soyundan gelen güzelliği ve fazileti ile tanınan Alkmene, Amphitryon’la yeni evlenmiş ve kocası evlendikten sonra hemen savaşa gitmişti. Güzel kadınlara meraklı ve onları baştan çıkartmanın yollarını iyi bilen Zeus, aşık olduğu Alkmene’nin kocasının yokluğundan istifade ederek, Amphitryon’un kılığına bürünmüş, Alkmene’ye sahip olmuş ve onu hamile bırakmıştı. Bunu öğrenen Zeus’un karısı Hera Alkmene ile çok uğraşmışsa da doğuma engel olamamıştı. Alkmene bir erkek çocuğu dünyaya getirmiş ve ona “Hera’nın Zaferi” anlamında “Herakles” adını vermişti. Herakles doğuştan tanrısal bir kuvvete sahipti ve daha küçük bir bebekken Hera’nın onları yoketmesi için gönderdiği iki büyük yılanı eliyle boğarak öldürmüştü.
Bebek Herakles Yılanı boğuyor, Roma Capitolini Müzesi
Herakles, iyi eğitim görmüş, iyi ok atmayı, iyi araba kullanmayı ve güreşmeyi öğrenmişti. 18 yaşında Kitharion ormanlarında kimsenin başedemediği canavarı öldürmüş, bunun karşılığında da Thebai kralının kızı Megara ile evlenmesine izin verilmişti. Üç oğulları olmuştu, ancak peşlerini bırakmayan Hera, Herakles’i çıldırtmış, çılgınlık anında da karısını ve çocuklarını öldürmesini sağlamıştı. Bu suçtan kurtulmak için yine Hera’nın emri ile Perseus’un soyundan gelen ve kuzeni olan Miken Kralı Eurystheus’un hizmetine verilmişti.
Herakles’in bu ağır suçtan kurtulabilmesi için Eurystheus’un verdiği 12 görevi eksiksiz yerine getirmesi gerekiyordu. Bu zorlu görevin ilk sırasında Mora yarımadasının Argolis Bölgesindeki Nemea Vadisinde yaşayan ve etrafına huzur vermeyip dehşet saçan bir aslanı öldürüp postunu yüzmesi geliyordu. Nemea Aslanı’nın, yeraltı dünyasının bekçisi Yanardağ Tanrısı Typhon ile Yunan mitolojisindeki çoğu canavarın annesi olan güzel yüzlü, sürüngen vücutlu Echidna’nın beraberliğinden dünyaya geldiği söylense de, başka söylencelerde de Zeus ile Helios (güneş tanrısı) ve Eos (şafak tanrıçası)’un kızkardeşleri olan Ay tanrıçası Selene’nin birleşmesinden doğmuş ve aydan düşmüş bir varlık olarak belirtilmiştir. 

O sıralarda herhangi bir av silahı ile bu güçlü aslanı öldürmek pek mümkün görünmüyordu. Herakles (Herkül), aslanla karşılaştığında önce zeytin ağacından yapılma bir (odun) gürz, sonra ok ve yay, en son olarak da bronz bir kılıçla hayvanı öldürmeye çalışsa da başarılı olamamış, saatlerce güreştikten sonra aslanı ancak boğarak öldürmeyi başarmıştı.
Ancak, görev tamamlanmamıştı, şimdi de aslanın postunu yüzmesi gerekiyordu. Aslanın postu her türlü kesici alete karşı dirençli olduğu için saatlerce uğraşmasına rağmen postu yüzmeyi başaramamıştı. Tam bu sırada durumuna acıyan zeka, sanat, strateji, ilham ve barış tanrıçası Athena, yaşlı bir kadın kılığına bürünerek Herakles’e aslanın postunu yüzmek için en iyi aletin, aslanın kendi pençeleri olduğunu hatırlatmıştı. Bu küçük ilahi yardım sayesinde Herkül postu yüzerek görevi başarmıştı.
Güzellik, ihtişam, süsleme ve Zafer tanrıçası Aglaea (Aglaia) Herakles’i taçlandırıyor.
Martin Desjardins, 1671, Paris Louvre Müzesi Koleksiyonu
Herakles, yüzmüş olduğu bu her türlü kesici silaha karşı dirençli olan postu, ondan sonra kendisi için bir zırh olarak kullanmış ve diğer görevlerini yerine getirirken aslan postunu üzerinden eksik etmemişti.
Bronz Herakles Heykeli, Vatikan Müzesi
Bu nedenledir ki tüm resimlerde ve heykellerde Herakles, hep aslan postu ile ve elinde zeytin ağacından yapılma bir gürz ile betimlenir.
...


Kaynaklar:

“Cumhuriyet Dönemi Anıt Heykelleri”, Yrd. Doç. Dr. Kıvanç Osma, Ankara 2003


“Atatürk Heykelleri- Kült, Estetik, Siyaset” Aylin Tekiner, İstanbul 2010, İletişim Yayınları


www.bakisarisakal.com / “Onur Anıtı Açılma Töreni”, “Samsun Hükümet Konağı”










2 yorum:

Unknown dedi ki...

emeğinize sağlık hiç bilgim yoktu bu konuda..teşekkür ederim

Adsız dedi ki...

Samsun da bulunan bu anıtın tarihini ve anlamını her Türk evladının öğrenmesinde büyük fayda olacağına inanıyorum.
Süleyman Sırrı Dalgıç