Sayfalar

23 Şubat 2014 Pazar

Üç, beş değil, yüzlerce nokta... NOKTA, NOKTA İSTANBUL...

Modern Fransız resminin ustalarından
ve Neo-Empresyonizm’in Seurat’tan sonraki
en önemli lideri olan,
Paul Signac
ve onun noktalamalarıyla
   İSTANBUL...

Signac tablosundan bir detay, puantilizm (noktacılık) akımı
Paul Victor Jules Signac, 11 Kasım 1863'te Jules ve Heloise Signac çiftinin tek çocuğu olarak Paris’te doğmuş, 16 yaşında varlıklı bir eyer yapımcısı olan babasını kaybedince almakta olduğu Mimarlık eğitimini yarıda keserek resim yapmaya başlamıştı.
“Felix Feneon Portresi”, Paul Signac (1890), tuval üzerine yağlı boya, 92,5x73,5 cm.
New York Moma Koleksiyonu.
Aynı zamanda Signac’ın yakın arkadaşı da olan resim koleksiyoncusu Felix Feneon,
Neo-Empresyonizm akımının da isim babasıdır.





İlk yıllarda Claude Monet gibi empresyonistlerin etkisinde kalmış, ancak 1884’de Paris’te Georges Seurat’ı tanıyınca onun sistematik çalışma metodundan ve renk bilgisinden çok etkilenmiş, empresyonizme özgü kısa fırça darbelerini terk ederek, Seurat gibi yan yana gelen kısa fırça darbeleriyle ve ufak renk noktalarıyla resim yapmaya başlamıştı.
Paul Signac Portresi, Maximillien Luce (1890)
66,04x 88,9 cm, Özel Koleksiyon

Böylece az sayıda temel renkle başlanılan ancak onların yanyana gelmeleriyle oluşan türlü ara renklerden meydana gelen tablolar oluşturarak Seurat ile birlikte yeni bir resim akımını, puantilizm’i (noktacılık) başlatmışlardı.
Signac tablosundan bir detay, puantilizm (noktacılık) akımı


Signac, yaz aylarında Paris'ten ayrılıyor ve çok sevdiği Güney Fransa sahillerine resim yapmaya gidiyordu. 1890 yılında ufak bir yelkenli ile kuzeye Hollanda kıyılarına, daha sonra da İtalya gezisine çıkmış, Cenova, Floransa ve Napoli’yi gezmişti. Bir yıl sonra 1891’de Georges Seurat’ın ölümü üzerine Neo-Empresyonist akımın lideri olmuştu.

Yelkenli ile çıktığı bu seyahatlerden her limanda, çabucak çizilen renkli suluboya resimlerle dönüyor, daha sonra bu suluboya çalışmalarından hareketle puantilist yöntemle ve büyük tuvallere yağlı boya resimler yapıyordu.

1900 yılından sonra stilini değiştirmiş, ufak renk noktaları yerine nispeten büyük karelerden oluşan ve mozayik görüntüsü veren tablolar yapmaya başlamıştı.


Signac, Venedik’teki çalışmaları sonrasında kendisi gibi ressam olan arkadaşı Henri Person ile birlikte, İstanbul’a gidip, özellikle camilerin resimlerini yapmak istemişti.

Ancak o yıllarda özellikle camilerin ve tarihi alanların resimlerini yapabilmek için padişahtan izin alınması gerektiğinden Fransız Dışişleri Bakanlığı aracılığı ile Osmanlı Devleti’nin Paris Sefaretine başvurulmuş, sefaret kanalıyla başvuru Bab-ı Ali’ye ulaştırılmış, Sultan II. Abdülhamid’e iletilen izin talebi kabul edilince de Signac ve arkadaşı 1907 yılının Mart ayında İstanbul’a gelebilmişti.

Signac İstanbul’a gelişinde, Sultan Abdülaziz zamanında Paris’e gönderilerek orada 7 yıl Gerome ve Boulanger atölyelerinde resim çalışmaları yapmış olan ressam Şeker Ahmet Paşa ile tanıştırılmış hatta iki ay boyunca onun Mercan’daki konağı’nda misafir olarak kalmıştı.

Signac özellikle Haliç civarında çok sayıda suluboya skeçler yapmıştı. O çalışmalar sırasında bir gün Sanayi-i Nefise’de öğrenci olan Nazmi Ziya Güran okulundan izin alarak gelmiş, Signac’ın çalışmalarını izlemiş, çok etkilenmiş, hatta o gün Paris’e giderek eğitim almayı kafasına koymuştu.




Fatih Sultan Mehmet’in hocası Molla Gürani’nin soyundan gelen Nazmi Ziya, 1881 yılında, Aksaray’ın Horhor Mahallesi’nde dünyaya gelmişti. Şemsü’l-Maarif Mektebi’nden sonra, çok istediği halde Sanayi-i Nefise Mektebi’ne babası izin vermediği için gidememiş, Mülkiye’ye girmiş, ve 1901’de mezun olmuştu. Mülkiye’de okurken edebiyat, felsefe ve resimle de ilgilenen Nazmi Ziya, kendince empresyonistlerin renkli röprodüksiyonlarından kopyalar yaparken bir yandan da Hoca Ali Rıza Bey’den resim dersleri almıştı. Babası Ziya Bey’i o yıllarda kaybetmiş, Mülkiye’yi bitirdikten hemen sonra da, 1902 yılında Sanayi-i Nefise Mektebi’ne girmişti.




Ancak sorunlar yine bitmiyordu, Sanayi-i Nefise’nin akademik eğitim programı ve onu sıkı bir şekilde uygulayan eğitmenleri onun empresyonizme gösterdiği ilgiyi hoş karşılamamış, Salvatore Valery’nin onunla “Küçük bey artık impressionist olmuş!” diyerek alay ederken, resmini beğenmeyen Osman Hamdi Bey 1907 yılı imtihanlarında onu sınıfta bırakmıştı.
Nazmi Ziya Güran’ın “Sanatçının Evi” isimli bu tablosu 17 Aralık Yolsuzluk Operasyonu’ndan kısa bir süre önce Antik A.Ş. tarafından düzenlenen bir müzayedede Rıza Zarrab tarafından eşi Ebru Gündeş’e yılbaşı hediyesi olarak 1.050.000 TL’ye satın alınmış ancak, operasyon sonrası Reza Zarrab’ın tutuklanması yüzünden satış işlemi gerçekleştirilemediğinden satış iptal edilmişti.


Okulunu bir yıl geç bitirmesine rağmen yılmayan Nazmi Ziya yine de Paris’e gitmiş, 1914’e kadar birçok resim atölyesinde çalışmış Claude Monet ve Cezanne gibi büyük öncüleri iyi etüt ederek yetkinleşmiş bir empresyonist olarak Türkiye’ye geri dönmüştü.
Paul Signac’ın “Süleymaniye” isimli bu tablosu Sotheby’s müzayede evi tarafından Haziran 2009’da Londra’da düzenlenen bir müzayedede 2.285.524 dolara adı açıklanmayan özel bir koleksiyona satılmıştı.

Paul Signac, 1908 yılında, kurulmasında da aktif rol oynadığı Paris Bağımsız Sanatçılar Topluluğu’nun başkanı olmuş, ölene kadar sürdürdüğü bu görevi sırasında, Fovizm ve Kübizm gibi yeni ve tartışmalı akımların destekleyicisi olmuştu. Henri Matisse gibi genç sanatçılara hem ilham kaynağı olmuş hem de onları desteklemişti. Matisse’in tablosunu satın alan ilk kişi de bizzat Paul Signac olmuştu.
“Lüks, Sukunet ve Zevk” (1904), Henri Matisse, 98,5x118,5 cm, Paris d’Orsay Müzesi

Henri Matisse’in Signac ve Henri-Edmond Cross ile birlikteyken Fransız Rivierası’nda yaptığı bu puantilist yağlı boya tablosu 1905 yılında Bağımsızlar Salonu’nda sergilenmiş ve Paul Signac tarafından satın alınmıştı. Ertesi yıl Henri Matisse puantilizm tekniğini terk etmiş ve Fovizm akımının öncülerinden biri olmuştu.



Paul Signac, 15 Ağustos 1935’te Paris’te 72 yaşında septisemiden (kan zehirlenmesi) vefat etmiş, cenazesi yakıldıktan sonra Pere-Lachaise mezarlığında aile kabristanına defnedilmişti.

Hiç yorum yok: