Sayfalar

4 Mart 2025 Salı

30 yılın ardından dağarcığımdakilerle Üsküdar'ın Bağlarbaşı'sı; BÖLÜM IX

PROFİTİ İLİYA

RUM ORTODOKS KİLİSESİ

ve RUM ERKEK OKULU

Yeni Dersane sokak ve Hacı Murat sokağının köşesindeki Semeryan Cemaran/Kalfayan Ermeni İlk ve Orta Okul'nu geçip Hacı Murat sokağına girip ilerleyince, sol kolda Profiti İlya Rum Ortodoks Kilisesi ve tam karşısındaki Rum Erkek Okul'unu buluyorum.

Fotograf Levent Civelekoğlu, 2024

Profiti İlya Rum Ortodoks Kilisesi, adı “Râb benim Tanrı’mdır” anlamına gelen peygamber Elias ya da İlyas'a adanmış bir kilisedir. İlyas MÖ 874 - MÖ 853 yılları arasında hükümdarlık yapan Kral Ahav döneminde İsrail Krallığı’nda peygamberlik etmiştir. Ahav, pagan Sur kralı I. Etbaal'ın kızı olan karısı Jezebel’in etkisinde kalarak Baal (Beelzebub veya Baalzevul) adı verilen ve eskiden Antik Filistinliler tarafından Ekron şehrinde tapınılmış, daha sonraları ise bazı İbrahimi dinlerde önemli bir iblisi figür olarak tasvir edilmiş bir tanrının ki, çoğunlukla Hıristiyan olan bazı dini kaynaklarda adı şeytan ile eşdeğer kabul edilen, putuna tapınmayı yasal hale getirmişti. Ahab ve Jezebel'in oğlu ve İsrail'in sekizinci kralı olan Ahaziya'nın, son düşüşünden kaynaklanan yaralardan sağ çıkıp çıkmayacağı konusunda Ba'al Zebub'un rahiplerine danışması üzerine bu dinsizliğe öfkelenen İlyas, onu cezalandırmak için gönderilen askerlerin üzerine göksel ateş yağdırarak hızla öleceklerini bildirmiş, Ahav, Jezebel ve bütün Kuzey İsrail halkını paganlıktan Tanrı’ya geri dönmeye çağırmıştı. Çölde yaşayarak deve tüyünden kıyafet giyen İlyas peygamberin, gösterdiği mucizelerden de anlaşıldığı gibi sözleri güçlü birisiymiş. Görevini bitirdikten sonra onun Tanrı tarafından göklere alındığına şahit olan Elişa (Elyesa) İlyas'ın yerine geçmişti. Ardından Musevi peygamber Malaki, İlyas’ın Mesih'in (Hz. İsa) geleceğini o daha gelmeden haber verdiğini yazmıştı.

Jacques Pervitich'in Sigorta Haritalarının Mart 1932 tarihli 74. paftası

Jacques Pervitich'in Sigorta Haritalarının Mart 1932 tarihli 74. paftasında
İlya Profiti Rum Ortodoks Kilisesi ve solda Rum Erkek Okulu ve
sağda bugün harabe halindeki Rum Kız Okulu

Profiti İlya (Prophetes Elias - İlyas Peygamber) Rum Ortodoks Kilisesi'nin ilk yapılış tarihi belli olmamakla birlikte, Ermeni asıllı, Katolik keşişi, yazar, tarihçi ve coğrafyacı Ğugas İnciciyan'ın (1758-1833) ifadesine göre, kilise harap olmuş vaziyetteyken, 1780-1792 yılları arasında Edirne ve 1792-1801 yılları arasında İznik Metropolitliği yapan, 1801-06 ve 1808-09 yılları arasında iki kez İstanbul Ekümenik Patriği olan Konstantinopolisli V. Callinicus (?-1809) döneminde, 1804 yılında eskisinden üç misli büyük olarak yeniden yapılmıştı. Bazı kaynaklara göre ise kilise ilk olarak kesin bir veri bulunmamakla birlikte 10. yüzyılın ortalarında kurulmuş; 1585, 1700 ve 1804 yıllarında üç kez inşa edilmişti. Şimdiki kilise ise, 1830-34 yılları arasında İstanbul Ekümenik Patriği olan İstanbul doğumlu I.Konstantios (1770-1859) döneminde, 1831 yılında Sultan II. Mahmud'un (1785-1839) iznine havi ferman ile inşa olunmuştu. 1831 yılı inşaası ile ilgili mermerden Rumca kitabe, kilisenin orta nefe girişi sağlayan kapısının üzerinde, tarihi hem eski ve hem de yeni Türkçe olarak yer almaktadır.

Fotograf Hayati İnaç, 04.06.2017

Fotograf Hayati İnaç, 04.06.2017

Fotograf Levent Civelekoğlu, 2024

Fotograf Levent Civelekoğlu, 2024

Kilise, Surp Garabed Ermeni Ortodoks Kilisesi'nin kuzeydoğusunda yer almakta ve iki kilise arasında Vasiyet ve Yeni Dersane Sokakları aracılığıyla yaklaşık 330 metre bir mesafe bulunmaktadır. Geniş bahçesi ile birlikte bu kilise, İstanbul'daki en büyük Rum kiliselerinden birisidir. Kilise 1831, 1851 ve en son olarak da 1997 yıllarında onarılmıştır.

Fotograf Hayati İnaç, 04.06.2017


Fotograf Hayati İnaç, 04.06.2017

Fotograf Hayati İnaç, 04.06.2017

Fotograf Levent Civelekoğlu, 2024

Hacı Murat sokağına açılan kapısından bir avluya girilir. Avlunun sağ tarafında çıkrıklı bir kuyu ve tek katlı küçük bir bina, sol tarafında bir set ve set duvarı dibinde haç işaretli altı kabir bulunmaktadır.

Fotograf Hayati İnaç, 04.06.2017

Fotograf Hayati İnaç, 04.06.2017

Fotograf Hayati İnaç, 04.06.2017

Fotograf Hayati İnaç, 04.06.2017

Setin yanındaki demir bir merdivenden, set duvarı üzerindeki pencereleri örülerek terk edilmiş papaz dairesine çıkılmaktadır. Avluda yer alan ve 1804 yılı öncesine ait olduğu düşünülen ayazma 1945 yılında onarılmıştır. Taştan yapılmış olan kiliseyi boylu boyunca beşik bir tonoz örtmektedir. Setin üzerinde bugün harabe halindeki Kız Okulu'na bitişik olarak kesme taştan yapılmış bir çan kulesi yer almaktadır. Geniş bir alanı kaplayan kilisenin beş kapısı vardır. Apsisinin iki yanında kanat halinde birer oda vardır.

Fotograf Hayati İnaç, 04.06.2017

Fotograf Levent Civelekoğlu, 2024

Fotograf Levent Civelekoğlu, 2024

Fotograf Levent Civelekoğlu, 2024

Yüksek duvarlarla sınırlanmış büyük bir avlunun merkezinde yer alan Profiti İliya Kilisesi, üç nefli bazilikal bir yapıdır ve kagir olarak inşa edilmiştir. Doğu-batı doğrultusunda uzanan yapının batı kenarında bir nartheksi; doğu kenarında ise, orta nefin hizasındaki büyük, kuzey ile güney neflerin hizasındakiler küçük boyutlu olmak üzere üç adet apsisi vardır. Yapının yine doğu kenarında ayrıca kilise önde gelenleri için ayrılmış ve normal halkın girişinin yasak olduğu, normal zeminden yüksekçe konumlandırılmış olan bir bema (platform) bulunmaktadır. Beşik çatı ile örtülü olan kilisenin neflerini, sekizer sütundan oluşan iki adet sütun sırası ayırmaktadır. Bu kilisede semtteki diğer iki Ermeni Ortodoks kilisesinden farklı olarak orta nef tamamen boştur, cemaatin dua etmek üzere oturduğu ahşap sıralar, sağ ve sol neflerde doğu-batı yönünde birbirlerine bakacak şekilde karşılıklı yerleştirilmiştir. Orta nefin üzeri beşik tonoz ile örtülüdür.

Fotograf Hayati İnaç, 04.06.2017

Fotograf Hayati İnaç, 04.06.2017

Fotograf Levent Civelekoğlu, 2024

Fotograf Levent Civelekoğlu, 2024
Nartheksin batı cephesindeki merkezi giriş kapısının sağında ve solunda üçer adet yuvarlak kemerli pencere vardır. Kilisenin kuzey ve güney duvarları ise beşer adet kemerli pencereye sahiptir. Nefleri birbirinden ayıran sütunlar da birbirine kemerler ile bağlanmaktadır. Kilisenin orta nefinde, doğu-batı doğrultusunda eşit aralıklarla sıralanan kristal avizeleri, oldukça hoş görünümlüdür. Orta nefte Meryem, Çocuk İsa, İsa ve İlyas Peygamber'e ait ikonalar yer almaktadır. Sol taraftaki sütunlardan biri üzerinde normal zeminden yüksekçe konumlanmış, merdiveni spiral olarak sütunu saran, üzerine rahip ya da diyakozların çıkıp vaaz verdiği veya Kutsal Kitabı okuduğu Ambon kürsüsünde, Kuzguncuk Hagios Georgios Rum Ortodoks Kilisesi'nde olduğu gibi, Evangelistler'e (Hristiyanlık bildirisini vaaz eden, yayan kişiler) ait tasvirler yer almaktadır.
Fotograf Hayati İnaç, 04.06.2017

Fotograf Levent Civelekoğlu, 2024

Fotograf Levent Civelekoğlu, 2024

Kilisenin güney nefine bağlı küçük bir mekanın içindeki duvarda 1860'larda Trabzon Maçka'daki Sümela Manastırı rahibeleri tarafından elle boyanarak yapılmış ve bu kiliseye hediye edilmiş olan, hem Sümela Manastırı'nı hem de bazı kutsal kişileri tasvir eden büyük boyutlu yağlıboya değerli bir tablo yer almaktadır. Kesme taştan inşa edilmiş çan kulesi, kilisenin kuzeybatısında yer alır. Çevredeki uzun boylu ağaçlar nedeniyle kulenin görülmesi zorlaşmıştır.

Fotograf Hayati İnaç, 04.06.2017

Fotograf Hayati İnaç, 04.06.2017

Fotograf Hayati İnaç, 04.06.2017

Profiti İliya Kilisesi tarafından, eski takvime göre 20 Temmuz'da, yeni takvime göre ise, 2 Ağustos'ta kutlanan “Kutsal Hıristiyan Kilisesi Bayramı”, halk inancına göre “gökyüzünün kilidini açan veya kilitleyen ve yağmura izin veren veya durduran bir çilingir olarak kabul edilip, yaz fırtınalarını yönettiğine inanılan” İlyas Peygamber'e ithaf edilmiştir. Bu kilise dışında İstanbul'da Heybeliada, Büyükada ve Arnavutköy'de İlyas Peygamber'e ithaf edilmiş üç kilise daha bulunmaktadır.

Fotograf Caner Cangül'den alıntılanmıştır.

Kilisenin avlu giriş kapısının karşısında, Hacı Murat sokak No:10'da, 1901 yılında kurulmuş olan ve kapısının üzerinde ΑΡΡΕΝΑΓΩΓΕ’IO (Erkek Okulu) yazan Rum Erkek Okulu bulunmaktadır. Rum nüfusun azalması sonucu öğrenci yokluğundan dolayı 1987'de, Milli Eğitim Bakanlığı Özel Doğuş Ana Okulu'na kiraya verilmişti.
Fotograf Hayati İnaç, 04.06.2017

Fotograf Levent Civelekoğlu, 2024

Fotograf Levent Civelekoğlu, 2024

Günümüzde ise bina 1996 yılında, “Çocuklar Duymasın”, “Seksenler”, “Doksanlar”, “Arka Sıradakiler” ve “En son babalar duyar” gibi TV dizilerine ve “Mandıra Filozofu”, “Dersimiz Atatürk” ve “Pamuk Prens” gibi sinema filmlerine imza atmış yapımcı Birol Güven tarafından kurulan Mint Motion Pictures Şirketi tarafından kullanılmaktadır. Bir zamanlar Erkek Okulu'nun tam karşısında, Hacı Murat sokağının tam sol köşesinde yer alan Kız Okulu ise, günümüzde harabe halinde kilisenin avlu duvarına bitişik olarak durmaktadır.

Fotograf Levent Civelekoğlu, 2024

Fotograf Levent Civelekoğlu, 2024

Fotograf Levent Civelekoğlu, 2024

Açıkça söylemek gerekirse, iki Hıristiyan Kilisesi arasında kalan ve üzerinde bir Ermeni iki Rum Okulu'nun yer aldığı sokağa girdiğimde, gördüğüm Hacı Murat Sokağı tabelası bana son yıllarda üzerinde çok da düşünülmeden öylesine verilmiş gibi gelmişti. Aslında sonradan öyküsünü öğrendiğimde de bu fikrim çok değişmedi, evet bir anlamı vardı ama neden buraya bu isim layık görülmüştü çok anlam veremedim. Üsküdar Belediyesi'nin hazırladığı “Üsküdar Sokak İsimleri Tarihçesi”nde, “... sokağa adı verilen (Hun toprağı anlamına gelen Khunzahlı) Hacı Murat (1790'ların sonu-1852), Şeyh Şamil zamanında yaşamış olan İmam Şamil’in naiblerinden olan (Dağıstan Cumhuriyeti'nde yaşayan) Avar kökenli Kafkasyalı liderdir. Hacı Murad Şeyh Şamil’e iltica ederek, Rus generallerine birçok zorluk çıkarır ve yaptığı manevralarla özellikle Avar süvarilerinden oluşan küçük birliklerle Rus tabyalarını mahveder. Dağlarda gerilla taktiği uygulayan Hacı Murad’ın kullandığı taktikleri Ruslar anlamakta güçlük çekmiş ve karşısında hiçbir strateji üretememişlerdir. Hacı Murad, Şamil’e Ruslar’a iltica edeceğini böylece geri hatlara sarkıp düşmanı arkadan vurarak Rus birliklerinin dayanak noktalarını yok edeceğini söyler, ama bu fikir Şamil’ce tutulmaz. Hacı Murad yine de Ruslar’a iltica eder, planlarını gerçekleştiremez ve esir hayatı yaşamaya mecbur edilir, esarete dayanamıyarak kaçar ama arkadaşlarının ve kendisinin atları bir bataklığa saplanır. Son nefesine kadar savaşan Hacı Murad, barut bitince atını yere yatırıp kamayla yerde bir çukur açar. Kılıçla savaşır ve en sonunda öldürülür. Hacı Murad’ın kabri Azerbaycan sınırları içinde yer alan Qah’te (Qax) yer almaktadır. Başı kesilerek Rus Çarı’na götürülmüş, kafatası Rusya Kunstkamera (Saint Petersburg Müzesi) müzesinde sergilenmiştir.” diye yazmaktadır.



Hacı Murad'ın Azerbeycan'daki mezarı

Hacı Murat’ın ölümünden sonra bilinmeyenler kişilerce kesilen kafatası bir süre Askeri Tıp Akademisi’nde tutulmuş, sonra St. Petersburg’a gönderilmiş. Daha sonra 1959’da Antropoloji ve Etnografya Müzesi (eski adıyla Kunstkamera) kafatasları koleksiyonuna transfer edilmiş. Hacı Murad'ın St. Petersburg'daki Kunstkamera Müzesi'nde olduğu söylenen kafatası Rusya yönetimi tarafından Dağıstan’a devredilmesini onaylanmış ve Ocak 2019'da Dağıstan'a gömülmek üzere nakledilmiş. Hacı Murad’ın bedeni ise Azerbaycan’ın Gakh (Qah-Qax) bölgesi Tangyt köyüne defnedilmiş. Dağıstan Müzesi’nde ise kişisel eşyaları ve sancağı bulunmaktaymış.

Yine aynı şeyi söyleyeceğim; Avar kökenli bir Kafkas liderinin adı Üsküdar'ın Bağlarbaşı'sında bir sokağa neden verilmiştir. Bu arada ben bu ad vermenin yakın zamanlarda olduğunu düşünüyordum ancak gördüm ki Jacques Pervititch'in 1930'larda çizmiş olduğu sigorta haritalarında da sokağın adı Hacı Murat olarak geçmekteymiş.

Bu arada ünlü Rus yazar Lev Nikolayeviç Tolstoy (1828-1910) Kırım Savaşı izlenimlerinden yola çıkarak, 1896–1904 yılları arasında, Türkçe'ye de çevrilmiş olan “Hacı Murat” (Хаджи-Мурат) adıyla son kısa romanını yazmış ve kitap ölümünden 7 yıl sonra sonra 1917'de yayımlanmış. Roman, Rus İmparatorluğu'na asimile olmaya karşı direnişlerinde Dağıstan ve Çeçenistan halklarına komuta eden bir Avar olan ve Şeyh Şamil'in gözde komutanlarından Hacı Murad'ın (Avarca: Khadji Murad) gerçek hikayesini anlatıyormuş. Tolstoy, Murad'ı ilk kez seyahatleri sırasında duymuş ve yazar, onun yozlaşmış bir dünyanın taleplerine boyun eğmeyi reddetmesinden ilham almış. Hacı Murat, bir askeri plan gereği Ruslara teslim olmuş ve onlarla anlaşmış gözükerek Şeyh Şamil'e karşı bir harekete komutanlık etmiş. Tolstoy; romanında imanlı, inançlı ve cesur bir savaşçının Ruslarla olan mücadelesini, askeri dehasını konu ederken, Hacı Murat'ın yanı sıra Şeyh Şamil'in askeri dehasını da anlatmaktaymış. Hacı Murat romanı, hem bir savaş karşıtı anlatı hem de bir kahramanın insanlık için verdiği mücadeleye dair derin bir iç gözlem sunuyormuş. Hacı Murat, insanın doğasında var olan kahramanlık, ihanet, özgürlük ve ahlaki değerler gibi temaları derinlemesine işliyor, sadece savaşın değil, insanın içsel çatışmalarının da bir yansımasını anlatıyormuş. Bu sebeple, Hacı Murat, yalnızca tarihsel bir figürün öyküsü değil, aynı zamanda insan ruhunun ve özgürlük arayışının evrensel bir anlatımıymış. Tolstoy, romanın başından sonuna kadar, Hacı Murat’ın insanlığın daha yüksek değerleri için verdiği mücadelenin, insanın içindeki cesaretin ve kararlılığın ne kadar büyük bir güce sahip olduğunu gösteriyor ve bireysel özgürlük ve toplumsal adaletin karşısındaki zorlukları, hayatı anlamlandırma çabalarını ve insanın varoluşsal sorgulamalarını derin bir şekilde ele alıyormuş.

Tolstoy bir tarihçi olmadığı için kitabını yazarken konu üzerinde fazla bir araştırma yapmamıştır. Tolstoy’un hikâye biçimindeki “Hacı Murat”ı Çarlık Rusya’sının resmî görüşünü yansıtan belgelere, dönemin gazetelerinde-dergilerinde yayımlanan sansasyonel haber-yorumlara ve çağdaşlarının anlattıkları efsanevi rivayetlere dayalı olarak kaleme aldığı söylenir ve eser hala birçok yazar için kaynak olmaya devam etmektedir. Ancak kitaptaki doğru bilgiler olmakla beraber yazılanların büyük bölümü hayal mahsulüdür. Bu konuda Türkiye’de yazılan roman, hikâye türü kitaplar ve hatta filmlerin tamamı da hayal ürünüdür. Kaynaklara göre Haci Murat hakkında şimdiye kadar tarihi inceleme niteliği taşıyan yegâne Türkçe çalışma A. Canbek Havjoko’nun “Hacı Murad’ın Hayatı” isimli ve Türkiye’de çok az bilinen makalesiymiş. Hacı Murat hakkında daha fazla bilgilenmek isteyenler aşağıdaki linke gidebilirler.

https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/368099

Öte yandan Hacı Murat hakkında gerek Dünya gerekse Türk Sineması'nda da filmler çekilmiş;

1947

1959

1959
1947'de Nunzio Malasomma'nın yönettiği, başrolde Rossano Brazzi'nin oynadığı “The White Devil” (Il diavolo bianco), 1959 yılında Riccardo Freda'nın yönettiği, baş rolünde Steve Reeves'in oynadığı İtalyan yapımı 91 dakikalık renkli, “A gi Murad il diavolo bianco” (Beyaz Şeytan-Savaşçı-Hacı Murad);

1967

1967 yılında Bülent Oran ile Natuk Baytan'ın senaryosunu yazıp, Natuk Baytan'ın yönettiği ve başrollerde Cüneyt Arkın ve Sevda Ferdağ'ın oynadığı “Hacı Murat”; 1968 yılında yine Natuk Baytan'ın senaryosunu yazıp yönettiği ve yine Cüneyt Arkın'ın baş rolde oynadığı “Hacı Murat Geliyor”; 1972 yılında Recep Filiz'in senaryosu'nu yazıp, Yavuz Figenli'nin yönettiği başrollerde Tamer Yiğit ve Seyyal Taner'in oynadığı “Hacı Murat'ın İntikamı” filmleri çekilmişti.

Ne diyeyim darısı yenilerine...😂


Kaynaklar:

1- Üsküdar sokak isimleri tarihçesi, Üsküdar Belediye Başkanlığı Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü Kültür Yayınları: 24, İstanbul, Kasım 2013

2- Yılmaz Nevruz, İmam Şamil'in naibi Hunzakhlı Haci Murat, VAKANÜVİS- Uluslararası Tarih Araştırmaları Dergisi, Kafkasya Özel Sayısı, Yıl 2


Bir sonraki yazı; 30 yılın ardından Üsküdar'ın Bağlarbaşı'sı ve dağarcığımdakiler;

BÖLÜM X:

SURP GARABED ERMENİ ORTODOKS

(GREGORYEN / APOSTOLİK)

KİLİSESİ





Hiç yorum yok: