TARİHTEN BUGÜNE DÜŞEN NOTLAR:
ARALIK - İKİNCİ CUMARTESİ 1593;
420 YIL ÖNCE BUGÜN,
RESMİ BİR KAYIT OLMAMAKLA BİRLİKTE
RİVAYET ODUR Kİ,
“RAKI EVLİYASI”, “SARHOŞLARIN ŞAHI”
OSMANLI’NIN EN ÜNLÜ AYYAŞI
“BEKRİ” MUSTAFA
(TUZSUZ DELİ BEKİR)
KADIRGA’DA CİNCİ MEYDANI İLE KÜÇÜK AYASOFYA ARASINDAKİ BİR EVDE DÜNYAYA GELMİŞTİ.
(TAKVİMLERE BAKILIRSA 1593 ARALIK AYININ İKİNCİ CUMARTESİ’Sİ ASLINDA 10’UNA DENK GELMEKTEDİR, ANCAK ESKİLER PEK SEVERLERMİŞ YA DOĞUM GÜNLERİ SORULDUĞUNDA ŞÖYLESİ TANIMLAMALARLA: AYVA ÇİÇEK AÇTIĞINDA, SARIKIZ KUZULADIĞINDA, İMAM HAPŞIRDIĞINDA(!) GİBİ TARİFLERLE YAPMAYI...
BUNU DA İKİNCİ CUMARTESİ DİYE TANIMLAMIŞ İŞTE BİRİLERİ BOZMAYALIM, VARSIN BÖYLE DEVAM EDİP GİTSİN...)
BUNU DA İKİNCİ CUMARTESİ DİYE TANIMLAMIŞ İŞTE BİRİLERİ BOZMAYALIM, VARSIN BÖYLE DEVAM EDİP GİTSİN...)
İŞTE BU YÜZDENDİR Kİ, 2006 YILINDAN BU YANA BALIĞI BOL, MEVSİMİ SOĞUK, GECELERİ UZUN VE HARFLERİNDEN TÜRKÇEDE “RAKI” YAZILABİLEN YEGÂNE AY OLAN ARALIK AYININ İKİNCİ CUMARTESİ GÜNÜ “DÜNYA RAKI GÜNÜ” OLARAK KUTLANIYOR. BU SENE 14 ARALIK’A DENK GELDİ, SENEYE ALLAH KERİM...
Mustafa Kemal Atatürk ve en sevdiği içkisi Rakı... |
ADI “DÜNYA RAKI GÜNÜ” OLSA DA,
BU GÜNÜ BAŞKA YERLERDE ARAMAYIN!.. ZİRA “DÜNYA RAKI GÜNÜ” DOĞAL OLARAK BİR TEK RAKI’NIN ANA VATANI TÜRKİYE’DE KUTLANIYOR VE SANIRIM TÜRKLERİN OLDUĞU HER YERDE...
İyi bir hafız olmasına rağmen içkiciliğiyle ün salan ve “Sarhoşların Şahı” diye nam salan yorgancı esnafından Ahmet Ağa’nın oğlu Mustafa nüktedan, hazır cevap ve hak bilirliğiyle içkiye koyduğu yasakla anılan padişah IV. Murad’ın (1612-1640) bile takdirini toplamış bir zat-ı muhteremmiş. Gece gündüz içtiği için “Bekri” Mustafa diye anılırmış ve adı yüzyıllardır dillere destan olmuş, hikayeleri kuşaklar boyunca dillerde dolaşmış. Babasının hali vakti yerinde olduğundan refah içinde bir çocukluk geçiren “Bekri” Mustafa, 5 yaşında Küçük Ayasofya Camii yanındaki mahalle mektebinde eğitime başlamış, hafız olmuş, sonra da Beyazıd Medresesi’ne devam etmiş. Sabahları medreseye gider, akşamları da babasının dükkanında yorgancılık yaparmış. 18 yaşında, dükkana gelip giden ceylan bakışlı, sülün endamlı bir kıza aşık olunca, “allahın emri peygamberin kavli” ile istemiş, ancak kızın varlıklı ailesi “bizim bir yorgancı parçasına verecek kızımız yok” deyip reddedince, çok üzülmüş, ümitsizliğe düşmüş ve içmeye başlamış. İçkiye başlayan Mustafa, Kumkapı’daki Agop’un Meyhanesi’nin en gedikli müdavimleri arasına karışmış ve çok geçmeden medreseyi de yorgancı dükkanını da bir kenara bırakıp ömrünü gece, gündüz bu meyhanede içki içmekle geçirmeye başlamış, o günden sonra da Yorgancı Mustafa gitmiş, “Bekri” Mustafa gelmiş.
Uzun boylu, iri yapılı, geniş omuzlu, pos bıyıklı ve güçlü kuvvetli bir adam olan “Bekri” Mustafa, son derece zeki, nüktedan ve hoş sohbetmiş ve hazır cevaplığı ve hakbilirliği ile herkesin takdir ve sevgisini de toplarmış. “Bekri” Mustafa’nın bu özelliklerini duyan IV. Murad, daha şehzadeliği sırasında kendisini nedimleri arasına almış, tahta çıkışından sonra da saraya dahil olmuş.IV. Murat, içki yasağını koyduğu yıllarda dahi “Bekri”nin ayyaşlığını hoş görmüş, kendisinden iltifatlarını esirgememiş.
Konu, komşu bütün mahalleli ve devletin ileri gelenleri “Bekri” Mustafa’yı içine düştüğü durumdan kurtarmak amacıyla çare ararlarken akıllarına onu Küçükayasofya Camii imamlığına getirmek gelmiş. İyi bir hafız olan ve medrese görüp okuyan ve bu işe yatkın olduğundan şüphe olmayan “Bekri” Mustafa için bu hiç de yadırganacak bir iş sayılmazmış. “Bekri” Mustafa, Sultan IV. Murad’ın da onayladığı bu görevi kabullenmiş ve işe başladığı gün öğle namazından sonra kaldırılan bir cenazenin namazını kıldırdıktan sonra tabuta doğru eğilip birşeyler söylemiş. Bu davranışı bütün cemaatin dikkatini çekmiş ve birisi dayanamamış, “Merakımızı uyandırdı ağa... Neler söyledin meftaya öyle?” diye sormuş.
“Bekri” Mustafa her zamanki gibi kendinden emin bir şekilde,
“Öteki dünyadan haber sorarlarsa, ‘Bekri’ Mustafa imam oldu de, anlarlar dünyanın halini dedim.” demiş...
Renkli yaşantısı kısa sürmüş “Bekri” Mustafa’nın, aşırı soğuk bir gecede meyhaneden çıktığında ayazda tir tir titreyen bir köpek görüp, haline acıyarak sırtındaki kürkünü çıkarıp köpeğin üstüne serip
“ zararı yok, ben şimdi eve gider ısınırım” dese de ayaz ciğerlerine işlemiş, zatürre olmuş ve iki, üç gün içinde de 41 yaşında hayata gözlerini yummuş.
Cenazesi,“ölürsem bozahaneler civarına gömün, burnum rakı kokusu alsın”, “hiç olmazsa ölmekten kurtardığım o köpekcik gelir de beni ziyaret eder” diyerek vasiyet ettiği yere, köpeğe rastladığı Balıkpazarı meyhanelerinin (bozahanelerinin) civarında Ahi Çelebi Camii’nin arka taraflarında bir yere defnedilmiş.
“Hüvelbaki Bekri Mustafa Baba’nın ruhuna fatiha 1318”
Adet olduğu üzere eskiden bir içki sofrasında “Bekri” adı geçtiğinde akşamcılar onun şerefine kadeh kaldırır içerler, yine son kadehlerini de onun için içerlermiş. Gecenin birinde akşamcılar mezarın yeri bilinmekle birlikte, mezarının yapılmamış olduğunu akıl edip, ertesi günden başlayarak mezarını yaptırmışlar. Çarşının içerisinde dükkanların arasındaki bu mezarın yakınındaki dükkanların beti bereketi eksik olmaz, hatta mezara yakın olan dükkanların kirası diğerlerinden daha fazla olurmuş. Hatta mezarına bitişik olan dükkan resmi kayıtlara bile “Türbeli Dükkan” diye girmiş. Zamanla çarşı yıkılıp yerine yapılan hanların arasında sıkışıp kalan “Bekri” Mustafa Baba’nın türbesi
Bedrettin Dalan’ın Haliç’i islah etme sevdasıyla yıkımlar yapılırken yıkılacak olunca, çevredeki esnaf “Bekri” Baba’nın kırılan taşını ve sandukasını olduğu yerden kaldırıp Şeyh Abdülrauf Şamadani Hazretlerinin ayak ucuna Bekri Mustafa Hazretleri namıyla defnederek Dalan’ın talanından kurtarmışlar.
Türbe, bugün İstanbul Ticaret Üniversitesi’nin hemen arkasındaki otoparkın içerisinde yer almaktadır.
“ zararı yok, ben şimdi eve gider ısınırım” dese de ayaz ciğerlerine işlemiş, zatürre olmuş ve iki, üç gün içinde de 41 yaşında hayata gözlerini yummuş.
Cenazesi,“ölürsem bozahaneler civarına gömün, burnum rakı kokusu alsın”, “hiç olmazsa ölmekten kurtardığım o köpekcik gelir de beni ziyaret eder” diyerek vasiyet ettiği yere, köpeğe rastladığı Balıkpazarı meyhanelerinin (bozahanelerinin) civarında Ahi Çelebi Camii’nin arka taraflarında bir yere defnedilmiş.
“Hüvelbaki Bekri Mustafa Baba’nın ruhuna fatiha 1318”
Adet olduğu üzere eskiden bir içki sofrasında “Bekri” adı geçtiğinde akşamcılar onun şerefine kadeh kaldırır içerler, yine son kadehlerini de onun için içerlermiş. Gecenin birinde akşamcılar mezarın yeri bilinmekle birlikte, mezarının yapılmamış olduğunu akıl edip, ertesi günden başlayarak mezarını yaptırmışlar. Çarşının içerisinde dükkanların arasındaki bu mezarın yakınındaki dükkanların beti bereketi eksik olmaz, hatta mezara yakın olan dükkanların kirası diğerlerinden daha fazla olurmuş. Hatta mezarına bitişik olan dükkan resmi kayıtlara bile “Türbeli Dükkan” diye girmiş. Zamanla çarşı yıkılıp yerine yapılan hanların arasında sıkışıp kalan “Bekri” Mustafa Baba’nın türbesi
Bedrettin Dalan’ın Haliç’i islah etme sevdasıyla yıkımlar yapılırken yıkılacak olunca, çevredeki esnaf “Bekri” Baba’nın kırılan taşını ve sandukasını olduğu yerden kaldırıp Şeyh Abdülrauf Şamadani Hazretlerinin ayak ucuna Bekri Mustafa Hazretleri namıyla defnederek Dalan’ın talanından kurtarmışlar.
Evliyalara pek meraklı olan halkımızın, Türk, Rum, Ermeni ve Yahudi kadınları, içkiye alışmış kocaları bu illetten kurtulsun diye “Bekri” Baba’nın mezarından aldıkları toprakları eşlerinin yemeklerine katarlarmış. Kocaları Baba’nın ruhuna kadeh tokuştururken, bahtsız karıları “Bekri” Baba’dan medet umarlarmış.
“Bekri” Mustafa ile ilgili olarak onun nüktedanlığı, esprili hayat felsefesi ile ilgili anlatılagelen çok hikaye vardır; işte onlardan birisi:
Birileri kalkıp,
“Niçin bu kadar çok içiyorsun, daha az içsen olmaz mı?” diye sorunca,
“Bekri”,
“Biz garib kişileriz, aza çoğa bakmayız. Bugün az bulur az içeriz, yarın çok bulur çok” diye cevap vermiş;
İkna olmayıp ısrarla,
“İyi ama, sen her daim içiyorsun!”
diye uzatınca da,
“Bekri”,
“Allahın verdiği rızkı da mı keseceksiniz,
be ademler!..”
diye isyan etmiş...
“Bekri Mustafa” adıyla 1947 yılında Sahibi ve yazı işlerini fiilen idare eden Rauf Yazar tarafından, sadece Cumartesi günleri çıkan, haftalık siyasi bir mizah gazetesi de yayınlanmış.
“Bekri” Mustafa ile ilgili olarak onun nüktedanlığı, esprili hayat felsefesi ile ilgili anlatılagelen çok hikaye vardır; işte onlardan birisi:
Birileri kalkıp,
“Niçin bu kadar çok içiyorsun, daha az içsen olmaz mı?” diye sorunca,
“Bekri”,
“Biz garib kişileriz, aza çoğa bakmayız. Bugün az bulur az içeriz, yarın çok bulur çok” diye cevap vermiş;
İkna olmayıp ısrarla,
“İyi ama, sen her daim içiyorsun!”
diye uzatınca da,
“Bekri”,
“Allahın verdiği rızkı da mı keseceksiniz,
be ademler!..”
diye isyan etmiş...
“Bekri Mustafa” adıyla 1947 yılında Sahibi ve yazı işlerini fiilen idare eden Rauf Yazar tarafından, sadece Cumartesi günleri çıkan, haftalık siyasi bir mizah gazetesi de yayınlanmış.
Bekri Mustafa konusuna Türk sineması da ilgisiz kalmamış, 1965 yılında Vecdi Uygun’un senaryosuyla, yönetmen Süha Doğan tarafından Orhan Günşiray ve Semra Sar’ın başrolerini oynadığı “Bekri Mustafa” adıyla bir film çekilmişti. Filmde Nubar Terziyan, Necdet Tosun, Vahi Öz ve Gülbin Eray gibi isimler de rol almıştı.
1980’de Yücel Çakmaklı tarafından çekilen TRT dizisi IV. Murad’da da yine “Bekri Mustafa” motifi işlenmiş, IV. Murad’ı Cihan Ünal’ın, Kösem Sultan’ı Ayten Gökçer’in ve Şair Nef’î yi Cüneyt Gökçer’in canlandırdığı dizide Bekri Mustafa’yı davudi sesiyle Konservatuvar öğretim üyeliği de yapmış olan, Opera ve Tiyatro sanatçısı
Muammer Esi (1919-2007) canlandırmıştı.
izlemek isteyen için Diziden bir parça:
http://www.youtube.com/watch?v=SKclxlNy61Y
Tıpkı Neyzen Tevfik gibi zamanın baskıcı ortamında muhalif bir sembol olmuş bir meczup olarak anılan “Bekri” Mustafa, IV. Murad zamanını anlatan, Mustafa Altıoklar’ın 1996 yılında çektiği “İstanbul Kanatlarımın Altında” filminde kalender bir şahsiyet olarak Savaş Ay tarafından canlandırılmıştı.
Afiyet Olsun...
1980’de Yücel Çakmaklı tarafından çekilen TRT dizisi IV. Murad’da da yine “Bekri Mustafa” motifi işlenmiş, IV. Murad’ı Cihan Ünal’ın, Kösem Sultan’ı Ayten Gökçer’in ve Şair Nef’î yi Cüneyt Gökçer’in canlandırdığı dizide Bekri Mustafa’yı davudi sesiyle Konservatuvar öğretim üyeliği de yapmış olan, Opera ve Tiyatro sanatçısı
Muammer Esi (1919-2007) canlandırmıştı.
izlemek isteyen için Diziden bir parça:
http://www.youtube.com/watch?v=SKclxlNy61Y
“İstanbul Kanatlarımın Altında” filminde (1996) Savaş Ay “Bekri” Mustafa’yı canlandırmıştı. |
Tıpkı Neyzen Tevfik gibi zamanın baskıcı ortamında muhalif bir sembol olmuş bir meczup olarak anılan “Bekri” Mustafa, IV. Murad zamanını anlatan, Mustafa Altıoklar’ın 1996 yılında çektiği “İstanbul Kanatlarımın Altında” filminde kalender bir şahsiyet olarak Savaş Ay tarafından canlandırılmıştı.
Afiyet Olsun...
2 yorum:
ellerinize sağlık
Ellerinize sağlık. Piri çok detaylı anlatmıssınız
Yorum Gönder