Sayfalar

19 Aralık 2013 Perşembe

69 YIL ÖNCE BUGÜN, MISIR HİDİVİ II. ABBAS HİLMİ PAŞA CENEVRE’DE VEFAT ETMİŞTİ.

TARİHTEN BUGÜNE DÜŞEN NOTLAR:

20 ARALIK 1944;



69 YIL ÖNCE BUGÜN,



OSMANLI İMPARATORLUĞU’NUN FERMANI İLE 1893’TE ATANAN ANCAK 24 TEMMUZ 1923’TE LOZAN ANLAŞMASI İLE

HİDİVLİĞİ SONA EREN, SON MISIR HİDİVİ

II. ABBAS HİLMİ PAŞA,

CENEVRE’DE 70 YAŞINDA VEFAT ETMİŞTİ.


14 Temmuz 1874’de İskenderiye’de dünyaya gelen II. Abbas Hilmi Paşa’nın babası Hidiv Tevfik Paşa, annesi ise Sultan II. Abdülhamid tarafından “Paşa” ünvanı verilmiş tek kadın olan Prenses Emine Hanım’dı ve Emine Valide Paşa (1858-1931) olarak anılırdı.

Mısır Hidivi Mehmed Tevfik Paşa ve Prenses Emine Hanım
Mısır Hidivi Mehmed Tevfik Paşa Ailesi, sağda ayakta olan erkek çocuk Abbas Hilmi.

Mısır Hidivi Mehmed Tevfik Paşa ve Prenses Emine Hanım’ın çocukları, ortada Abbas Hilmi.





Prenses Emine Necibe Hanım, Mısır Valisi I. Abbas Hilmi Paşa’nın oğlu İbrahim İlhami ile Osmanlı Padişahı I. Abdülmecid’in 18 yaşında ölen kızı (Münire Binte Abdülmecid Han) Münire Sultan’ın (1844-1862) kızı olarak 1858’de dünyaya gelmiş, 1873 yılında Mısır Hidivi Mehmed Tevfik Paşa ile evlenmişti.
Prenses Emine Hanım gençliği

II. Abbas Hilmi Paşa, babasının 7 Ocak 1892’de 39 yaşında ölümü üzerine, bir gün sonra 18 yaşındayken Osmanlı Devleti’nin bir fermanı ile Hidivliğe getirilmişti.
II. Abbas Hilmi Paşa Mısır Hidiv’liğinde 2. yıl
II. Abbas Hilmi Paşa, Macar asilzadesi Countess Török von Szendrő’ya aşık olup onunla 28 Şubat 1910’da evlenince (7 Ağustos 1913’de boşandılar), ona siyasi akıl hocalığı yapan, asaletiyle ve güzelliğiyle meşhur, zarif, inatçı ve otoriter bir kadın olan annesi Emine Valide Paşa ile arası açılmıştı.
Countess Török von Szendrő
Marianna May Török de Szendrő
II. Abbas Hilmi Paşa ile evlendikten sonra;
Zübeyde Cavidan Hanım
(15 Haziran 1877 ABD Philadelphia - 5 Ağustos 1968 Avusturya Graz)
Zübeyde Cavidan Hanım
Annesi “ya bu kadını boşarsın, ya da bu yalıya (bugün Bebek’teki Mısır Konsolosluğu) bir daha ayak basamazsın” dediğinde sevdiği kadından ayrılmak istememiş, annesiyle inatlaşmış ve 1907 yılında İtalyan mimar Delfo Seminati’ye Art Nouveau tarzında Çubuklu’da Abbas Hilmi Paşa Sarayı’nı yaptırmıştı.



Günümüzde Hidiv Kasrı olarak anılan ve İstanbul Boğazı’nın Anadolu yakasında Beykoz Çubuklu’da geniş bir koru içerisinde yer alan Abbas Hilmi Paşa Sarayı, Çubuklu Sarayı veya Çubuklu Kasrı olarak ta tanınmaktadır.

Abbas Hilmi Paşa 1903 yılında Çubuklu kıyısındaki iki ahşap yalıyı satın almış ve bir süre burada yaşamış, ardından yalının arkasındaki 270 dönümlük bağ ve bahçelik araziyi ağaçlandırmış ve içerisine de batı mimari üslubundaki Abbas Hilmi Paşa Sarayı’nı yaptırmıştı.

İtalyan mimarisinin etkisi altında yapılan Toscana Villası görünümündeki sarayın mermer ve kesme taştan yapılmış olan ortadaki giriş holü antik çağın Roma Rotondosu tarzındadır. Saray mermer teraslarla çevrilmiş ve bunun üzerinde de boğazı ve mehtabı seyrederek kahve içilmesi için yapılmış olan rasat kulesi yer almaktadır. Kule esasen daha yüksek olacakken, Sultan II. Abdülhamid’in “İstanbul semalarında, minârelerden daha yüksek bir yapı görmek istemiyorum” şeklindeki fermanı nedeniyle yüksekliği sınırlı tutulmuştu.
Kasrın çevresindeki koruluğun içerisinde meşe, ıhlamur, çam ve sedir ağaçları ve ayrıca İstanbul yaşantısında ün salmış bülbüller bulunmaktadır. 

1937 yılına kadar Abbas Hilmi Paşa’nın mülkiyetinde kalan Saray, İstanbul Belediyesine satılmış, 1983 yılına dek uzun süre bakımsız kaldıktan sonra 1984 yılında Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu yapıyı kiralamış ve Çelik Gülersoy tarafından restore ettirilmişti. Ancak daha sonraki yıllarda Saray İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından kira sözleşmesi iptal edilerek geri alınmış ve belediye tarafından işletilmeye başlanmıştı.

Hidivliği döneminde Osmanlı Devleti ve Mısır’ın iç ilişkilerine müdahale eden İngiltere arasında izlediği istikrarsız politikalar neticesinde, pek çok muhalifi oluşmuş, sık sık gelip gittiği İstanbul’da da 1914’de bir süikaste uğramış ve yaralanmıştı. İşte tam bu sıralarda Osmanlı Devleti Almanya’nın yanında I. Dünya Savaşı’na girince İngiltere Osmanlı Devleti’nin Mısır üzerindeki haklarını tanımadığı ilan etmiş, Abbas Hilmi Paşa’nın yerine amcası Hüseyin Kamil’i “Sultan” ünvanı ile Mısır hükümdarlığına getirmişti. Osmanlı Hükümeti 10 Ağustos 1920 tarihinde Sevr Anlaşmasını imzalayana dek Hidiv olarak tanımaya devam etmiş, ancak Lozan Anlaşması ile Abbas Hilmi Paşa’nın hidivliği resmen sona ermişti.


O tarihten sonra bir daha Mısır’a dönemeyen Abbas Hilmi Paşa, 1922’de Hüseyin Kamil’in yerine I. Fuad’ın (Kral Faruk’un babası) kral olmasıyla hidivlik haklarını da tamamen kaybetmişti.

II. Abbas Hilmi Paşa, kızkardeşi Prenses Nimetullah Tevfik ile birlikte Cenevre’de

12 Mayıs 1931’de Mısır’a girmesi yasaklanmış, son yıllarını İsviçre’nin Cenevre kentinde geçirmişti. Vefatından sonra cenazesi Kahire’deki Afifi Türbe’sine defnedilmişti.

II. Abbas Hilmi Paşa’nın Mısır Hidivlik tacı ile birlikte
isminin baş harfleri ile hazırlanmış inisiyal (1912)

ᐁ ᐁ ᐁ



Emine Valide Paşa
İlk kez 1781 yılında Bebek sahilinde inşa edilen, Sultan I.Mahmud’dan Sultan II.Mahmud’a kadar olan dönemde, 5 Osmanlı Şeyhülislamı yetiştirmiş bir aile olan Dürrizadelerden, Sultan Abdülhamid’in şeyhülislamı Dürrizade Mehmet Ataullah Efendi’ye ait olan yalı, ölümünden sonra Şeyhülislam Halilpaşazade Eseyyit Mehmet Arif Efendi’ye intikal etmiş, o ölünce de yalı oğlu Abdullah Efendi’ye kalmıştı.
Melling tarafından yapılmış bir gravürde Bebek Köşkü,
bahsi geçen ahşap sahil sarayı olabilir.
Abdullah Efendi’den yalıyı satın alan Sadrazam Mehmet Emin Rauf Paşa yıkarak yeni bir yalı yaptırmış, ondan sonra yalıyı satın alan Sadrazam Ali Paşa da yenilemişti. Sultan Abdülaziz zamanında en görkemli dönemini yaşayan bu yalı önemli konferans, ziyafet ve davetlere ev sahipliği yapmış, İstanbul’u ziyarete gelen İngiltere Prensi ve Avusturya İmparatoru Franz Joseph bu yalıda misafir edilmişti. Ali Paşa’nın 1871 yılında vefatından sonra varisleri yalıyı satışa çıkartınca yalıyı satın alan Sultan II. Abdülhamit, onu Hidiva Emine Paşa’ya hediye etmişti.
S. Cholet tarafından 1821’de yapılmış bir gravürde Bebek Köşkü.
Hidiva Emine Paşa, 2 kızı Hatice ve Nimetullah ile İstanbul’a gelince bu ahşap sahilsarayına yerleşmiş, daha sonra da bu yalıyı yıktırarak
I. Dünya Savaşı yıllarında, 1902’de bugün Mısır Konsolosluğu olarak kullanılan sahil sarayını yaptırmıştı.
Yıktırılan ahşap sahilsarayı ve yeni yaptırılan Sahil Sarayı bu iki fotoğrafda net bir şekilde görülebilmektedir.

Sıklıkla Art Nouveau tarzındaki bu saray yavrusu İtalyan mimar Raimondo d’Aronco’nun eseri olarak sayılsa da saray, iki Avusturya’lı mimar Fabricius ve Antonio Lasciac tarafından tasarlanmıştır.



Mısır Hıdivi II. Abbas Hilmi Paşa, İngilizler tarafından görevden alınana kadar burayı yazlık olarak kullandı.

1924 yılında Osmanlı Devleti fiilen ve resmen sona erip de Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulduğunda, Emine Valide Paşa, Bebek’teki sarayını yeni kurulmuş olan Türkiye Cumhuriyeti’ne bağışlamak istemiş, ancak devir teslim işlemleri sırasında resmi yazışmalara, “Ağa, Paşa” gibi ünvanlar kaldırılmış ve yasaklanmış olduğundan, Emine Valide Paşa yerine “Bebekli Emine Hanım” diye yazılınca Sultan II. Abdülhamid’in kendisine vermiş olduğu “Paşa” ünvanının kullanılmamasına kızan Vâlide Emine Paşa, Sarayı Türk Hükümetine bağışlamaktan vazgeçmiş ve ebediyyen konsolosluk olarak kullanılmak şartıyla Mısır Hükümetine bağışlamış ve kendisinin de ölümüne dek sarayın korusundaki av köşkünde oturmasına izin verilmesini şart koşmuştu.
Fotoğrafta görünen çift bacalı yat, büyük bir ihtimalle İstanbul’a her geldiğinde ya Çubuklu’da ya da Bebek’te annesinin yalısında kalan Abbas Hilmi Paşa’nın “El Mahrousa” veya “El Horreya” (Özgürlük) isimleri ile anılan süper lüks yatıdır.
“El Mahrousa” veya “El Horreya”


15 Haziran 1931’de vefat ettiğinde de, vasiyeti gereği av köşkü yıktırılmıştı.
Mısır Büyükelçiliği’nin Ankara’ya taşınmasıyla, Bebek’in bu en etkileyici yapısı Mısır Başkonsolosluğu olmuş ve 2010 yılında baştan aşağı, çok başarılı bir şekilde restore edilmişti.
Mısır Hidivlik Devlet Arması (1867-1914)

4 yorum:

selmacık dedi ki...

Kendisinin mezarını sahrayıcedid mezarlığında buldum.Belki eklemek istersiniz.

Levent Civelekoğlu dedi ki...

Emin misiniz Abbas Hilmi Paşa’nın cenazesi Kahire’de toprağa verildi, kabri de orada diye geçer kayıtlarda. Bir isim benzerliği olmasın bu.

Unknown dedi ki...

Levent Bey,
Hekimbaşı Ormanı hakkında bir araştırma yaparken sizin hazırladığınız anlatıma tanık oldum ve hayran kaldım.
Diğer çalışmalarınızı da giderek daha hayranlıkla izlemeye başladım.
Sizin can-ı yürekten tebrik ederim.
Şu dakikalarda kimliğinizi bilemiyorum.
Sadece Mısır Hidiv Abbas Hilmi Paşa ve bütününde yaşamı için yazdıklarınızı ve de birbirinden değerli ve çok kaliteli fotoğrafları da hayranlıkla izledim.
Hidiv Kasrı hakkında tanık olduğum bir anımı eklemek isterim; Bir zamanlar Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu'nda Basın ve Hakla İlişkiler Müdürü gibi bir göervim vardı. Çelik Gülersoy'la o yıllarda yakın dostluğumuz olmuştur.
Unutulmaz hayli tanıklığım vardır; Biri Hasip Paşa Yalısı'nı son günlerinde gezmemiz ki, birkaç gün sonra göz göre göre yakılmıştır...
Diğeri de Hidiv Kasrı'dır.
Çelik Bey bir gün " Osman Bey Çubuklu'ya Hidiv Kasrı'na gidelim demişti.
Kasra vardığımızda sadece belediyenin görevlendirdiği bir bekçi vardı.
Büyük salonda tavanda olan adinin de adisi globlara bağlı lambalar dikkatimizi çekti.
Kasrın orijinal fotoğrafları Çelik Bey'in yanındaydı.
Aman nasıl avize ve billurdan denecek kadar süslemeli abarjur gibi globlardan bezenmiş bir tavan..
Hiçbiri kalmamıştı.. Sorduk.. Hık mık dedi adamcağız.
Sonra yukarılarda doğru çıktık. Kapı tokmakları ve kolları nadide porselen sarmalıydı ve üzerlerinde süslemeler vardı. Ama bunların hiçbiri kalmamış, o yıllarda devlet dairelerinde kullanılan en ucuz ve en zavallı kapı kolları takılmıştı.

Banyolardaki seramikler eğer yerlerinde kalmış olsaydı - ki bazı kalmış parçalardan da anladık- sadece banyolar bile bir sanat eseri gibi seyredilebilirdi.

Allahtan çok seneler sonrasında restore edilmiştir. Ben son haliyle gezip göremedim...

Selamlarımla


Osman Öndeş


Osman Öndeş dedi ki...

Önce demek isterim ki-
Allah size nice uzun sağlıklı ömürler nasip etsin.
Sadece hayran olmak yetmez.
Meydana getirdiğiniz her eser, benzeri olmayan bir kültürü temsil etmektedir!
Levent Bey,
Mısır Hidivi Abbas Hilmi Paşa konusunda birçok bilgiyi ve fotoğrafları okuyor ve izliyorum.
Hidivin Kasrı dediğimizde bu kasrın eski fotoğraflarına ben tanık olmadım.
Çizimleri de biryerlerde olmalıdır.
Kasırdaki o yıllarda çekilmiş fotoğraflar yok.
Gnümüzde görülen tüm abarjular, avizeler ne ise ben Çelik Gülersoy ile gezdiğimizde yerlerinde en enayi ampuller veya en iptidai boru ucunda fanus sıradan lambalar vardı.
Kapılardaki nadide tokmaklar sökülmüş yerilerine en uyduruk tokmaklar yerleştirilmişti.
Çok eskilerde kalmış bahriyedeki mesleğim nedeniyle ben yıllarca denecek kadar Çubuklu'da yaşadım. (1960'lı yıllar)
Sahilde bahriyeye ait iki komutanlık binası vardı;
1-Kurtarma ve Sualtı Komutanlığı
2-Seyir ve Hidrografi Dairesi Başkanlığı
Bu iki komutanlık tesisleri arasında tepelere ( Hidiv Kasrı'na giden) yükselen bir yokuş vardı.
Bu yokuşun sahilde denizden bakıldığında solda bir bina mevcuttu. Burası Kasrı'n elektrik Santralı imiş. Harabe haldeydi,fakat bazı makineler vs. kapakara halde görülüyordu.
3-Kasırda mutfak yokmuş.
3.1.Kasrın ahçıhanesi diyeceğim Mutfak binası Kurtarma ve Sualtı Komutanlığı binasının yerinde imiş. (Sahilde)
Burasını Dz.Kuv.K.'nı olan Amiral Sadık Altıncan 1955 sonrası Deniz Kuvvetleri adına herhalde Milli Emlak'tan alıyor ve bina yıkılarak yerine dalgıç okulu yapılıyor.
3.2. Benim hatırladığım, Kurtarma ve Sualtı Komutanlığı binasının olduğu mekanda hazırlanan yemekler, yokuş meyline uygun bir tünel/ asansör gibi bir tablaların olduğu raylardan kasra gidermiş.Bulaşıklar yine buraya gönderilirmiş.
3.2. Seyir Hidrografi Dairesi Başkanlığı da Kasra ait...Burada ne vardı bilemiyorum. Ayni dönemde alınıyor ve ne varsa yıkılıp yerine Seyir ve Hidrografi Dairesi Başkanlığı tesisleri inşa ediliyor.
Kasrın asıl resimlerini de görmek dileğiyle ve selamlarımla

Osman Öndeş