98 YIL ÖNCE BUGÜN,
MİRALAY MUSTAFA KEMAL’İN
BİR FOTOĞRAFI İLK KEZ
İSTANBUL BASININDA,
TASVİR-İ
EFKAR GAZETESİNDE YAYINLANMIŞTI.
Çanakkale
cephesinden üst üste zafer müjdeleri gelmektedir. Elindeki yetersiz kuvvetlerle
Müttefik kolordularını durduran, onları denize kadar süren ve iki kez
İstanbul’u kurtaran, aynı zamanda Türk ve Alman birliklerinin Müttefiklerin
eline esir düşmesini önleyen bu kahraman kimdir?.. Bu kuvvetlerin başında
elbette bir komutan vardır; saldırıyı da, savunmayı da planlayan, taktik,
strateji ne ise onun gereğini yapan bu savaş ustasının adından o güne kadar gazeteler
hiç söz etmez.
İstanbul’da
çıkan tüm gazete sahipleri bu meçhul kahramanın Albay Mustafa Kemal Bey
olduğunu bilmekteydi, fakat, Çanakkale ile ilgili savaş haberlerinde ne zaman
Mustafa Kemal adı geçse, sansür tarafından silinmekte, bu adın gazetelere
geçmesine engel olunmaktaydı. O tarihlerde İstanbul’da yayımlanmakta olan Tasvir-i
efkar Gazetesinin Başyazarı Yunus Nadi (Abalıoğlu) Bey, yazı işleri müdürü
ise Abidin Daver (Dav’er) Bey’di.
Mustafa Kemal Atatürk ve Yunus Nadi Abalıoğlu birlikte ayran içip sohbet ederlerken. |
Tasvir-i efkar Gazetesi bu haksızlığa karşı,
ne pahasına
olursa olsun, Mustafa Kemal’in resmini yayımlamaya karar vermişti.
Yazı işleri Müdürü Abidin Daver (Dav’er) Bey o günü şu şekilde anlatıyor:
.....
“1914
Cihan Harbi’nin başlangıcında Tasvir-i efkar’ın başyazarı Yunus Nadi Beydi.
Çanakkale muharebeleri yeni başlamıştı. Boğaz Mevki-i Müstahkem Kumandanı Cevat
(Çobanlı) Paşa idi. İhtiyatta bulunan 19.Tümen Kumandanı Mustafa Kemal Bey.
Karaya çıkan düşmanın üstüne emir almadan atılmış, Anzaklar denilen
Avustralyalı,
Yeni Zelandalı düşman kuvvetleri Arıburnu mıntıkasında bir avuç
yere tıkamış ilk defa İstanbul’u O kurtarmıştı.”
“Mustafa
Kemal Bey, Yunus Nadi (Abalıoğlu) Bey’le tanışıyorlar ve mektuplaşıyorlardı.
Gazetede bu kahramanca müdafayı canlandırmak için büyük resimli ve haritalı bir
yazı hazırladık. Haritanın bir tarafındaki yuvarlağın içine bogaz’ın deniz
cephesinin kahraman müdafii Cevat (Çobanlı) Paşanın resmini, ikinci yuvarlağa
da kara cephesinin celadetli (Şanlı) müdafii Mustafa Kemal Beyin resmini
koyduk. Askeri sansür Memuru, Mustafa Kemal Bey’in resmini çıkardı. Meğer
devrin Harbiye Nazırı ve Başkumandan Vekili meşhur Enver Paşa Mustafa
Kemal Bey’den hoşlanmazmış, onu kıskanırmış. Bizim bunlardan haberimiz yok ya.
Bu resmin çıkarılması bizi çok üzdü. Evvela o resmi bin bir müşkülatla elde
etmiş ve güzel bir sayfa hazırlamıştık, sonra da Çanakkale haritasının iki
tarafındaki yuvarlağın biri boş kalıyor, gazetenin tenazuru (Simetriği)
bozuluyor, bilhassa müdafanın hakiki kahramanını halka tanıtmak imkanı
kalmıyordu.”
“Telefonla
sansür zabitlerinin amirini aradık. ‘Ben müsaade edemem. Karargah-ı umumi
ikinci istihbarahat Şubesi Müdürü Bey’e müracaat ediniz.’, cevabını
aldık. O
zamanki İstihbarat Şubesi Müdürü Kaymakam (yarbay) Seyfi Bey ise gazetecileri
kendi hizmet neferi gibi sayan mağrur, sert bir zattı. Bizimle konuşmaya bile
yanaşmaz, silsile-i meratibe (rütbe sırasına) riayet edilmesine son derece
riayet ederdi.
Her müracaatımıza da: ‘Sansüre
müracaat ediniz’, cevabını verirdi.
Nitekim
telefonla:
‘Bir
ricamız var beyefendi’, diye söze başlarken.
‘Sizinle
konuşamam, sansür zabitine müraacat edin, o bana söylesin’ dedi.
Sansür
zabitine müdürün böyle söylediğini söyledik;
‘Aman’
dedi; ‘Beni mazur görün. Ben ona bir şey söyleyemem, korkarım’ deyip kestirip
attı.”
“Bu
durum karşısında taaruza geçmek lazım geldiğini anladık. Kararı da verdik. Biraz
sonra sansür zabitine tekrar müracaat ederek Karargah-ı Umumi İstihbarat Şubesi
beyefendinin telefonla resmin neşri müsaadesi verdiğini söyledik. Zavallı da
inandı, amirine bir daha bir şey sormaktan çekinerek provanın kenarına imzayı
bastı. Ertesi gün de gazetede Arıburnu Kahramanı, yani Mustafa Kemal’in ilk
resmi intişar etti. Sansürü atlatmıştık, diğer gazeteleri de... Bizdeki sevince
payan yoktu”.
“Enver
Paşa’nın Mustafa Kemal’i fena halde kıskanıp çekemediğini söylemiştim ya Paşa
merhum bu resmi görünce küplere binmiş. İstihbarat Şubesi Müdürü Seyfi Bey de
esasen fena halde köpürmüş. Evvela Sansür zabitini üç gün hapsettiler, bizi de
cepheye gödermek tehdidiyle müthiş surette haşladılar. Bereket versin ki Yunus
Nadi Bey mebustu. Bu yüzden gazeteyi kapatmaktan çekindiler. Fakat sonra bir
bahane icat ettiler, Tasvir-i efkar’ı on gün müddetle kapattılar. Buldukları
bahane şuydu: Şehremini İsmer Bey'in kardeşi Savni Bey Yeniköy Dairesi Belediye
reisi tayin edilmişti.
‘Vay, kardeşi kelimesi ilave
ederek bu haberi yazdınız,
bunda kötü niyet var’, dedilerdi.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder