Sayfalar

28 Ekim 2013 Pazartesi

TARİHTEN BUGÜNE DÜŞEN NOTLAR: 29 EKİM 1915;

98  YIL ÖNCE BUGÜN,

MİRALAY MUSTAFA KEMAL’İN
BİR FOTOĞRAFI İLK KEZ 
İSTANBUL BASININDA,
TASVİR-İ EFKAR GAZETESİNDE YAYINLANMIŞTI.

Çanakkale cephesinden üst üste zafer müjdeleri gelmektedir. Elindeki yetersiz kuvvetlerle Müttefik kolordularını durduran, onları denize kadar süren ve iki kez İstanbul’u kurtaran, aynı zamanda Türk ve Alman birliklerinin Müttefiklerin eline esir düşmesini önleyen bu kahraman kimdir?.. Bu kuvvetlerin başında elbette bir komutan vardır; saldırıyı da, savunmayı da planlayan, taktik, strateji ne ise onun gereğini yapan bu savaş ustasının adından o güne kadar gazeteler hiç söz etmez.
İstanbul’da çıkan tüm gazete sahipleri bu meçhul kahramanın Albay Mustafa Kemal Bey olduğunu bilmekteydi, fakat, Çanakkale ile ilgili savaş haberlerinde ne zaman Mustafa Kemal adı geçse, sansür tarafından silinmekte, bu adın gazetelere geçmesine engel olunmaktaydı. O tarihlerde İstanbul’da yayımlanmakta olan Tasvir-i efkar Gazetesinin Başyazarı Yunus Nadi (Abalıoğlu) Bey, yazı işleri müdürü ise Abidin Daver (Dav’er) Bey’di.
Mustafa Kemal Atatürk ve Yunus Nadi Abalıoğlu
birlikte ayran içip sohbet ederlerken.
Tasvir-i efkar Gazetesi bu haksızlığa karşı,
ne pahasına olursa olsun, Mustafa Kemal’in resmini yayımlamaya karar vermişti.

Yazı işleri Müdürü Abidin Daver (Dav’er) Bey o günü şu şekilde anlatıyor:

VI. Dönem İstanbul Milletvekili olarak TBMM’de görev de yapan Abidin Dav’er
yazıları ile Türk denizciliğine yaptığı katkılardan dolayı “Sivil Amiral” olarak da anılırdı.
Abidin Dav’er Prenses Zeynep Kamil’in manevi evladıydı ve 1908 yılında Galatasaray Spor Kulübüne 8 numaralı kurucu üye olarak kayıt olmuş, kulübün 1929-1930 yılları arasında başkanlığını yapmıştı.
.....

“1914 Cihan Harbi’nin başlangıcında Tasvir-i efkar’ın başyazarı Yunus Nadi Beydi. Çanakkale muharebeleri yeni başlamıştı. Boğaz Mevki-i Müstahkem Kumandanı Cevat (Çobanlı) Paşa idi. İhtiyatta bulunan 19.Tümen Kumandanı Mustafa Kemal Bey. Karaya çıkan düşmanın üstüne emir almadan atılmış, Anzaklar denilen Avustralyalı,
Yeni Zelandalı düşman kuvvetleri Arıburnu mıntıkasında bir avuç yere tıkamış ilk defa İstanbul’u O kurtarmıştı.”

“Mustafa Kemal Bey, Yunus Nadi (Abalıoğlu) Bey’le tanışıyorlar ve mektuplaşıyorlardı. Gazetede bu kahramanca müdafayı canlandırmak için büyük resimli ve haritalı bir yazı hazırladık. Haritanın bir tarafındaki yuvarlağın içine bogaz’ın deniz cephesinin kahraman müdafii Cevat (Çobanlı) Paşanın resmini, ikinci yuvarlağa da kara cephesinin celadetli (Şanlı) müdafii Mustafa Kemal Beyin resmini koyduk. Askeri sansür Memuru, Mustafa Kemal Bey’in resmini çıkardı. Meğer devrin Harbiye Nazırı ve Başkumandan Vekili meşhur Enver Paşa Mustafa Kemal Bey’den hoşlanmazmış, onu kıskanırmış. Bizim bunlardan haberimiz yok ya. Bu resmin çıkarılması bizi çok üzdü. Evvela o resmi bin bir müşkülatla elde etmiş ve güzel bir sayfa hazırlamıştık, sonra da Çanakkale haritasının iki tarafındaki yuvarlağın biri boş kalıyor, gazetenin tenazuru (Simetriği) bozuluyor, bilhassa müdafanın hakiki kahramanını halka tanıtmak imkanı kalmıyordu.”

“Telefonla sansür zabitlerinin amirini aradık. ‘Ben müsaade edemem. Karargah-ı umumi ikinci istihbarahat Şubesi Müdürü Bey’e müracaat ediniz.’, cevabını aldık. O zamanki İstihbarat Şubesi Müdürü Kaymakam (yarbay) Seyfi Bey ise gazetecileri kendi hizmet neferi gibi sayan mağrur, sert bir zattı. Bizimle konuşmaya bile yanaşmaz, silsile-i meratibe (rütbe sırasına) riayet edilmesine son derece riayet ederdi.
Her müracaatımıza da: ‘Sansüre müracaat ediniz’, cevabını verirdi.
Nitekim telefonla:
‘Bir ricamız var beyefendi’, diye söze başlarken.
‘Sizinle konuşamam, sansür zabitine müraacat edin, o bana söylesin’ dedi.
Sansür zabitine müdürün böyle söylediğini söyledik;
‘Aman’ dedi; ‘Beni mazur görün. Ben ona bir şey söyleyemem, korkarım’ deyip kestirip attı.”

“Bu durum karşısında taaruza geçmek lazım geldiğini anladık. Kararı da verdik. Biraz sonra sansür zabitine tekrar müracaat ederek Karargah-ı Umumi İstihbarat Şubesi beyefendinin telefonla resmin neşri müsaadesi verdiğini söyledik. Zavallı da inandı, amirine bir daha bir şey sormaktan çekinerek provanın kenarına imzayı bastı. Ertesi gün de gazetede Arıburnu Kahramanı, yani Mustafa Kemal’in ilk resmi intişar etti. Sansürü atlatmıştık, diğer gazeteleri de... Bizdeki sevince payan yoktu”.

“Enver Paşa’nın Mustafa Kemal’i fena halde kıskanıp çekemediğini söylemiştim ya Paşa merhum bu resmi görünce küplere binmiş. İstihbarat Şubesi Müdürü Seyfi Bey de esasen fena halde köpürmüş. Evvela Sansür zabitini üç gün hapsettiler, bizi de cepheye gödermek tehdidiyle müthiş surette haşladılar. Bereket versin ki Yunus Nadi Bey mebustu. Bu yüzden gazeteyi kapatmaktan çekindiler. Fakat sonra bir bahane icat ettiler, Tasvir-i efkar’ı on gün müddetle kapattılar. Buldukları bahane şuydu: Şehremini İsmer Bey'in kardeşi Savni Bey Yeniköy Dairesi Belediye reisi tayin edilmişti.

‘Vay, kardeşi kelimesi ilave ederek bu haberi yazdınız,
bunda kötü niyet var’, dedilerdi.”


Hiç yorum yok: