57 YIL ÖNCE BUGÜN,
MAYIS AYINDA GRİP OLAN, BERLİN’DE CHARİTÉ HASTANESİNE YATIRILAN, SONRASINDA DİNLENMEK İÇİN BERLİN’E 50 KİLOMETRE UZAKLIKTAKİ SCHERMÜTZELSEE GÖLÜNDE YAZI GEÇİREN,12 AĞUSTOS’DA İSE KALP KRİZİ GEÇİREN, 20. YÜZYILIN EN ETKİLİ ALMAN ŞAİRİ, OYUN YAZARI VE TİYATRO YÖNETMENİ VE “EPİK TİYATRO”NUN KURUCUSU, BABASI SAYILAN EUGEN BERTHOLD FRİEDRICH “BRECHT” BERLİN’DE BUGÜN “BRECH EVİ” OLAN CHAUSSEESTRAßE 125 NUMARADA SAAT 23:30 DA VEFAT ETMİŞTİ…
Kopan ip bağlanabilir yeniden
Tutar, tutmasına ama;
Kopmuştur işte bir kere…
Belki karşılaşırız yine,
Ama orada,
Beni terk ettiğin yerde…
Bulamazsın beni bir daha!..
Berthold BRECHT
Schermützelsee Gölü kenarındaki Brech-Weigel Haus |
Brech-Weigel Haus penceresinden Schermützelsee Göl manzarası. |
17 Ağustos 1956 günü, çok büyük bir kalabalık, çok sayıda
politikacı ve kültür camiasından sanatçıların katılımı ile Dorotheenstadt
Mezarlığında toprağa verilmişti Brecht;
Berlin, Chaesseestraße No:125 - Brecht Haus |
Berlin, Chaesseestraße No:125 - Brecht Haus |
Brect’in, 1971 yılında vefat eden eşi Helene
Weigel’in de yanına defnedildiği kabri, bugün “Onur Mezarı” statüsünde...
BENİM BELLEĞİMDEKİ BRECHT...
Ben bir tiyatro izleyicisi olarak onu, Berthold
Brecht’i ve onun Epik Tiyatrosu’nu ilk kez Ankara’da Çağdaş sahnede Yönetmenliğini
2005 yılında hayatını kaybeden Mehmet Ulusoy’un yaptığı, Dostlar
Tiyatrosu’nun sahnelediği, Türkçe’ye Can
Yücel ve Yılmaz Onay’ın kazandırdığı “Kafkas Tebeşir Dairesi” oyunu ile tanımış
ve sevmiştim. Hala da seviyorum ve bu güne kadar ne kadar oyun seyretmiş olsam
da benim için “Kafkas Tebeşir Dairesi” hep bir numara olarak kalacaktır.
Oyunun masklarını Kuzgun Acar yapmıştı; sanki yaptığı masklarının önemini şu sözleriyle çok önceden açık etmişti heykeltraş;
“Heykel öyle de yapsan olur, böyle de... Taştan, mermerden oyarsın, çividen demirden dökersin, çanak çömlekten bükersin... Hepsi de olur... Tepe noktaya bir yere koyarsın, süs olur, fırlatır atarsın çöp olur... Ama bir işe yaradı mı, o zaman öpülesiye, okşanasıya güzel olur, doğru olur...”
“Kafkas Tebeşir Dairesi için 140
mask yaptım; 14 oyuncu değiştire değiştire 86’sını kullandı. Zor iştir maskı
oyuncuya sevdirmek… Kolay mı, adama “yok ol, silin” diyorsun. Malzemeyi
ön-plana çıkarıyorsun. Ancak, once maskı istemeyen oyuncu, sonradan maskla
korkunç bir şekilde bütünleşti. Öyle ki, açılış günü tiyatronun kapısına
iki mask koymak istediğimizde, hiçbir oyuncunun elinden maskını alamadık.”
demişti başka bir söyleşisinde Kuzgun Acar...
Yıllar sonra, 5 Şubat 1976’da kaybettiğimiz Heykeltraş Kuzgun
Acar’ın yaptığı bu masklardan 22’si Mart 2010’da 490 bin TL açılış fiyatı ile
satışa çıkartılmıştı…
Listemde ikinciliği
ise, yine Brecht’in “Sezuan’ın İyi
İnsanı” adlı oyunu tutar, 1956’da Haldun Taner’in Münih’te seyrettiği,
etkilendiği, onun önerisiyle 1957’de Türkçeye Adalet Cimcoz tarafından
çevrilen, 1958’de sahnelenemeden teknik(!) nedenlerle durdurulan, 1959’da
Muhsin Ertuğrul’un tekrar Şehir Tiyatroları’nın başına gelmesiyle 1963-64’de
repertuvara alınan, oynandığında büyük yankı uyandıran, komünizm propogandası
yapıyor gerekçesiyle Sıkıyönetim tarafından sorgulanan ve sakıncasız bulunarak
oynanmasına engel olunmayan Beklen Algan’ın yönettiği Ayla Algan’ın başrolünü
oynadığı “Sezuan’ın İyi İnsanı” değil elbet,
ona yetişemedim ama, daha sonraki yıllarda, Nisan 1976’da Akay Yokuşundaki
Dedeman Otel’in karşısındaki Dedeman Sineması salonlarında Vasıf Öngören rejisi,
Yunus Saltuk’un dekor ve sahne kostümleri, Sami Altındağ’ın müziği ile Birlik
Sahnesi oyuncularından izlediğim “Sezuan’ın İyi İnsanı”nda o muhteşem performansı ve sesi ile Meral Taygun, “Shen
Te” nasıl unutulur... ya o olağanüstü Özer Kabaş maskları, Ve...
iyilik neye yarar,
öldürülürse iyiler çarçabuk,
ya da iyilik görenler?
özgürlük neye yarar,
yaşarsa bir arada
özgürlerle tutsaklar?
akılsız olmak madem ekmek sağlar
herkese,
akıl neye yarar?
iyi insan olacağınıza,
öyle bir yere götürün ki dünyayı,
iyilik beklenmesin!
özgür insan olacağınıza,
öyle bir yere götürün ki dünyayı,
kavuşsun özgürlüğe herkes,
özgürlük sevgisi geçersiz olsun!
akıllı insan olacağınıza,
öyle bir yere götürün ki dünyayı,
akılsızlık zararlı olsun! .”
dizeleri...
Daha bir çok oyunu, bir
çok anısı var Brecht’in belleğimde, Genco Erkal ve Zeliha Berksoy’un o unutulmaz
“Brecht Kabare”sini nasıl unuturum, 1978-79 Sezonunda Ankara’da... Sonrasında Albümünü almıştım, saklarım hala pikabım bozuk olmasa dinleyeceğim ara sıra...
Dostlar Tiyatrosu ve Genco Erkal geçtiğimiz 2011-2012 sezonunda “Ben Bertolt Brecht” adıyla tekrar sahnelendi Kabare, Kurt Weil’in, Hans Eissler’in, Paul Dessau ve Sarper Özsan’ın müzikleri ve şarkılarıyla, bu kez Zeliha Berksoy’un yerine Tülay Günal yer almıştı.
ŞİMDİ BRECHT ZAMANI / Genco Erkal
"Öyle yazarlarım varki yıllar boyu peşimi
bırakmıyorlar, peşlerini bırakmıyorum. İşte Nâzım Hikmet, Aziz Nesin... işte
Brecht. Tanışmamız 60’lı yıllar. İlk Brecht oyunum Ankara Sanat Tiyatrosu’nda Asaf Çiyiltepe’nin
yönettiği Arturo Ui’nin Önlenebilir Yükselişi, yıl 1966. Bir önceki oyunuma Nâzım Hikmet’le 35 yıl demiştim. Demek
ki bu yıl da Bertolt Brecht’le 46 yıl diyebilirim. Gene uzun bir yolculuk.
Berlin’e gidip onun
tiyatrosu Berliner Ensemble’la tanışmam. Zeliha Berksoy’la birlikte sürekli
doğuya geçip Brechtoyunlarını defalarca izleyişimiz. Ardından Dostlar Tiyatrosu’nun kuruluşu. Mehmet Akan’la
birlikte kotardığımız, Kafkas Tebeşir Dairesi’nden yola çıkarak
Osmanlı dönemine, Celali
isyanları ortamına uyarlanan Feleknaz Hatun ile Gülizar Kızın Analık Davası.
1978 yılında Brecht’in şiir, şarkı ve öykülerinden oluşturduğum ilk gösteri, Zeliha Berksoy’la birlikte oynadığımız Brecht Kabare. İki yıl sonra Mehmet
Ulusoy’un olağanüstü yorumuyla Kafkas Tebeşir Dairesi.
1983 yılında 12 Eylül
karanlığını delip aydınlatan Galileo Galilei. Baskının en yoğun
olduğu günlerde Baro Han’daki tiyatromuzu bir direniş merkezine dönüştüren oyun. Ardından yeniden şiirlere,
şarkılara dönüş ve ilk Ben Bertolt Brecht. Ve 87 yılında Dostlar Tiyatrosu’nun son büyük Brecht yapımı
olan Bay Puntila ile Uşağı Matti.
97’de Zeliha Berksoy
için uyarladığım Yosma. Brecht’le olan tüm uzun yolculuğumuz boyunca Zeliha Berksoy hep yanımdaydı.
Brecht’in şarkılarını Türkiye’de tanıtan, yıllar boyu Kurt Well’ların, Hans
Eissler’lerin vazgeçilmez, üstün yorumcusu hep oydu. Onun tiyatromuza
katkılarını unutmak mümkün değil. Yosma’dan bu yana, Yaşasın Savaş
adlıgösterimizdeki alıntıları
saymazsak 15 yıl Brecht’siz bir tiyatro yaşamım oldu.
Onun için şimdi Brecht
zamanı diyorum. Marks’ın Dönüşü’nden sonra bu da Brecht’in Dönüşü olsun. Onun o
sivri dilini özledik. Düşünmeyi keyfe, eğlenceye dönüştüren zekasını, gülmece
dehasını özledik. İnsanın gözünü açan, ufkunu genişleten, sorduğu sorularla
kışkırtan, uyaran, baştan çıkaran yazarımızı yeniden sahneye davet ediyoruz.
Günümüz üstüne söyleyeceklerini dinleyelim. Bir de onun gözüyle bakalım: Nereye
Gidiyoruz?
Brecht’in şiirleri,
şarkıları epey uğraştırdı bizi. 1978’de Brecht Kabare, Ankara turnesinde
yasaklandı. 12 Eylül döneminde sahnelediğimiz, Nazım Hikmet, Haldun Taner ve
Aziz Nesin’in yapıtlarının yanı sıra Brecht’in şiir ve şarkılarının yer aldığı
Her Gün Yeni Baştan yasaklandı. Bakalım bu kez Brecht usta ülkemizde nasıl
karşılanacak?
Hınzır yazarımız sanki bugünleri, bizleri
düşünerek yazmış kimi şiirlerini. “Baskının arttığı günlerde karar verdi
bizimki/ ekmeğinden olmamak için/ ağzını sıkı tutacaktı” diyor. “İnsanların
nasıl alınıp satıldığını gördüm/ insan pazarlarında” diyor. İsyan ediyor: Bozuk
adalet yeter artık. Acemi ellerde yoğrulan, iyi pişmemiş adalet yeter. Yeter
dura dura bayatlayan adalet."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder