146 YIL ÖNCE BUGÜN,
Gustave Courbet’in yaptığı Baudelaire Tablosu (1847-48) |
“HEM BIÇAĞIM, HEM DE YARA…
HEM YANAĞIM
HEM DE TOKAT…
HEM KURBANIM HEM DE CELLAT…
EZEN VE EZİLEN ÇARKTA”
DİYEREK,
ROMANTİZMİN COŞKULU TEMALARINDAN AYRILMIŞ, BÜYÜK KENTLERİN SANCI DOLU
ÇELİŞKİLERİNİ İLK KEZ ŞİİRE SOKMUŞ OLAN YÜZYILIN EN ÖNEMLİ FRANSIZ ŞAİRLERİNDEN
CHARLES BAUDELAIRE,
20’Lİ YAŞLARDA YAKALANDIĞI FRENGİNİN YAN ETKİLERİ KENDİNİ
DAHA FAZLA HİSSETTİRMEYE BAŞLAYINCA İKİ YIL KALDIĞI BELÇİKA’DAN PARİS’E
DÖNÜŞÜNDE FELÇ OLMUŞ VE 46 YAŞINDA VEFAT ETMİŞTİ.
YOKSULLARIN ÖLÜMÜ
Ölüm, avutan da -ne çare ki- yaşatan da;
Hayatın sonu; yine de tek ümit, tek güven;
Bizi bir iksir gibi kavrayan, sarhoş eden;
Karda kışta, boralar, tipiler arasında.
Akşamlara kadar didinmek gücünü veren;
Parıldayan tek ışık, kapkaranlık dünyada;
Dört kitabın yazdığı o koskocaman handa
Mümkün artık doyup, dinlenip uyuyabilmen.
Sihirli parmaklarla, üstüne titreyerek,
Uykuların en güzelini getiren melek;
Yoksulun, çıplağın yatağını yapan eller.
Tılsımlı ambar; tanrıların şerefi, şanı;
Yoksulun dağarcığı ve en eski vatanı;
Bilinmedik göklere açılan tâk-ı zafer.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder